29 Haziran 2012 Cuma

ANILARIM CANLANDI



YÜKSEL ERİŞ


ANILARIM CANLANDI

Yıllar geçti o kadar çok oldu ki(sanıyorum 1971 yılıydı ) hatırlamakta bazen zorlanıyorum Karşımızdaki güçler demek ki bizden daha dikkatli daha kinci ve de işi hala sağlama bağlamak istiyor.

Dedim ya yıllar önceydi Ağabeyim Yüksel ERİŞ Ankara gazi eğitimi üniversitesinde Müzik eğitimi alıyordu ikinci senesiydi
ayni bölüm ve sınıf arkadaşları olan ama hepside zımba gibi devrimcilerdi Yüksel , Hüseyin,Hidayet abi ve Hatice, Dilber ve de Ayşe, Bacılar toplaşıp köyümüze (Hoşköy) e geldiler
Geldikleri gün daha köyde bir hareketlenme baş gösterdi Baba evimiz Deniz kenarında idi orada annemler ile ailecek kalıyorduk bir evimizde Çınar mahallesinde idi Gelen misafirleriyle Çınar mahallesinde kalacaklarını söylemişti ağabeyim. Önce annem itiraz edecek oldu hiç olurmu kızlı erkekli bir evde yalnız kalınır mı diye ama ağabeyim anne ben ablamlar la bu evde yalnız kalamam mı ki bu arkadaşlarımla kalamayayım sakın bir daha bu tür hoş olmayan bizi tarif etmeyen konuşmayı duymayayım.
 Bu kızlar yani bizler kardeşiz hem de kan bağı ile bağlıyız birbirimize ölüme kadar birlikte olan kardeşlerim bunlar dedi .
Hep derim ya Yükselin lafı bizim için altından çok daha çok kıymetli idi biliyoruz ki Yüksel asla yanlış yapmaz ve söylediği her şey doğrudur bu anlamda annem hemen kaş göz işareti ile ablama işaret etti ve akşama kadar ev temizlenip hazırlandı.
Annem ikna olmuştu ama Beni de aklı sıra onların yanlarına ahlak bekçisi koymak şartıylaydı . Komşular laf gezdirmeye başlamış mahallemize komünistler gelmiş hem de erkek kadın bir arada kalacaklarmış diye.
Yüksel ağabeyim çok güzel keman ve gitar çalar Hüseyin abi Keman ve saz çalardı kızlarda def ve labutlara benzeyen şıngır şıngır sesler çıkaran aletler getirmişlerdi.
Önce annem babam geldi tabi ablamlar da, hoş sohbetler edildi gelen misafirlerimizin memleketleri ,anne babaları soruldu yani ailem gelen misafirlerimizi her ne kadar ağabeyim anlattıysa da yinede bir sınayıp tanımak istediler.
Gelenlerin çoğu doğulu idi denizsiz memleketten gelmişler arkadaşlarının köyünü Trakyayı tanımak istemişlerdi. Annem babam bu dostlukların güzelliğine misafirlerimizin samimiyetine ikna olmuş artık şakalaşmalara gülüşmelere dönmüştü sohbetimiz.
Meraklı komşuların o gece acaba neler olacak merakıyla kulakları ev deydi ,
Köyün gece bekçileri de mahallede sabahlamışlardı Devrimcileri fazlası ile tanımadıkları için bu devrimcilerin ahlakını bilmediklerinden herkesi kendileri gibi bildiklerinden Bizlerin içkiler içip sabaha kadar naralar atacağımızı şişeleri öteye beriye savuracağımızı sanmalarından kulakları hep bizim evdeydi .
Evimizin üst katı salon ve iki odalı idi. Sağdaki oda kızlara ayrılmış soldaki de biz erkeklere hazırlandı
Hepimiz salonda toplaşmıştık annemler kalkmak üzere idiler ki Hüseyin ağabeyim kemanı ile güzel bir Rumeli türküsü çalmış babamın gönlünü fethetmişti. Babam bizim çocuklarımız helal sütle beslendi asla yanlış yapmazlar aksini düşünen köyde beni karşısında bulur hadi gençler size iyi uykular ha unutmayın yarın bağa gideceğiz üzüm toplamaya dedi ve annemler çıktı gittiler.
Arkadaşlar Yüksel ağabeyime dönerek çok iyi bir ailen var keşke hep burada olsak dediler biraz şakalaşmalardan sonra yatma kararı çıktı mutlu bir şekilde yattık .
Sabah denizin iyot Tekirdağlarının kekik, iğde ve ıhlamur kokuları altında yeni günümüze başladık. Köyde kır işi sabah 06.00 da başlar nedeni saat 10 gibi güneş tepeye çıkar ve insan çalışamaz hale gelir o nedenle dir ki saat 10.00 da kır işi bitirilir. Bizlerde öyle yapmıştık kimimiz üzüm bağından yaprak topladık, kimimiz üzümleri kesip babamın önüne getirdik ” bilen var mı bilmiyorum ama” toplanan üzümler özenle sandıklara dizilir bir sıra üzüm bir sıra üzüm yaprağı olur 4. Katta sandığın ağzı parlak kağıtlarla kapanır çapraz vaziyette kınnap ipi dediğimiz bir tür iple sıkıca bağlanır sandıkların üzerine meyve halindeki kabzımalın adı numarası renkli kalemle yazılırdı bu iş babamın işiydi ve babam bu işin ustasıydı .
Misafirlerimizin köydeki ilk günüydü yorulmuşlardı ama çok mutluydular eskiler bilirler devrimci öğrenciler köylülerden gelen yardım talebine koşar onlarla beraber imece usulü çalışır hasadı kaldırır okullarına dönerlerdi ayrıca bu devrimcilerin köylüyle sıkı diyoloğu idi ki bu hareketler sosyalist gençliğe köylünün sempati ile yaklaşmasına güven duymasına neden oluyordu.
Bizim misafir arkadaşlarda bu çalışmayı bu anlamda manidar buluyorlardı.
Annem babam kırdaki malzemeyi toparlayana kadar arkadaşlarla birlikte bağdan 150 metre ilerideki sahile ulaşmış kendimizi denizin ılık sularına salmıştık .
hava çok sıcak olduğundan denizin kenarda hiç oturamadık birkaç kere denize girip çıktıktan sonra hemen eve geçtik herkes duş alıp işler bitene kadar saat 13.00 olmuştu .
Çok güzel deniz sahilimiz ve de çınarların boydan boya inci gibi dizilen sahilde o ağaçların altında çay bahçelerimiz var püfür püfür esen yelin altında yemek yemek ve çay içmek üzere Kahvaltılıklarımızı “zeytin,, Peynir, domates , salatalık ,kekikli hakiki köy zeytin yağı ve özellikle ağabeyimin olmazsa olmazı taze sarımsaklar” alınıp bir çay bahçesine çöktük. Yemeğin pirzola veya havyar olması değil bu kahvaltılıkların tadının asla bulunamayacağı bir lezzetle yemeğimizi bitirdik.
Hapishanelerde yaptığımız gibi köyde de günlük iş ve çalışma programı yapmıştık.
Saat 15 ten 17.00 ye okuma saati, 17.30 dan 20.00 ye kadar yemek yapmak ,yemek ve bulaşık saatimizdi 20.00 den sonrası hem kendimizi eğlendirmek hem köylünün bize olan korku dolu ürkek bakışlarını sempatiye çevirmek güvenlerini sağlama saatimizde .
Her şeye harfiyen uyuyorduk .
Yemek sonrası Hidayet abim sazını eline aldı mahalleden duyulabilecek şekilde “Aman ormancı canım ormancı” Şarkısını çalmaya başladı. Bu şarkı bizim yöremizde çok sevilen bir şarkıydı.
Mahallenin en meraklı ve bir söyle bütün köyde işit komşusu kapıyı çaldı . Camdan gördüm ve arkadaşlara işte size sınav dedim ya iyi bir intiba bırakıp çok sevileceğiz yada yarın taşlanacağız iş size düşer dedim .
Hidayet istifini bozmadan şarkıya devam etti komşu içeriye girdi gençler hoş gelmişsiniz nasılsınız kimlersiniz nereden geldiniz diyecem de bu şarkıyı kesmek istemem bitsin sonra konuşalım dedi. Şarkı bitti gençler teyzemizin elini tek tek öptü hürmet gösterdi Dilber abla gelen komşu teyzenin yaşını sordu teyze 73 dedi dilber abla aaa inanmam ne kadar düzgün cildin var maşallah hiç göstermiyorsun bastığın yarden su çıkar deyince bizim teze gevşedi bir hoşuna gitti ki görme, derken herkes ailesinden memleketinden söz etti komşu çok memnundu gençlerden arkadaş havası almıştı bir defa.
Sen ne güzel saz çalıyorsun dedi hidayet abiye bana “Kırmızı gülün ali var “ şarkısını çalabilirmisin dedi .
Ağabeyim Yüksel çıktı öne ben çalayım teyzem olur mu bu bizim yöre şarkımız Rumeli şarkısı dedi ve kemanı aldı eline bir çaldı ki sanki keman dile geldi ağladı kemen,
kemanla beraber bizim teyzede ağladı .
Teyze üzerinde müthiş bir etki bırakmıştık mutlu bir şekilde yolcu etmiştik bizler
ondan sonra sazlar lar eşliğinde marşlara geçtik .
Ertesi gece geçen gecenin semeresini gördük.
Daha yemekten kalkmamıştık mahalle insanları yavaş yavaş kapıyı çalmaya başladılar
daha ikinci geceydi ve bizim ev 20 kişi oldu ama gelen insanlar ellerinde birşeylerle geliyorlardı kimi meyve, kimi yemek, kimide çay demleyip getiriyordu güzel sohbetler ediyorduk kızların erkeklerle arkadaş olup birlikte yaşaya bileceğinden, gençleri okumaya teşvik etmeye , okula gidenlerin gelecekte ne olması gerektiğinden, hasadın satıla bilmesine hatta kooperatifleşmeye kadar her konu konuşulur olmuştu ama her gecenin mutlak olmasa olmazı birlikte şarkılar söylemek ti.
Sabah yine bağ bozumuna gittik ve yine iş dönüşü denize girdik bugün hava biraz esiyor güneş kendini fazla hissettiremiyordu.
Ama biz deniz kenarında büyüyen ler iyi biliriz ki esintili güneş çok sıcak havadan daha fazla cildi yakar ama havanın serinliğinden kişi bunu fark edemezdi işte bugün deniz kenarında güneşlenmek amacı ile uzanan bayan arkadaşlarımız haşlanmıştı özellikle beyaz tenli olan ayşe nin kol ve bacakları su toplamıştı gece uyuyamayacaklar dedi gelen bir komşu kızı ve evden yoğurt getirdi bunu sürersin yatmadan dedi. Bayan arkadaşların su toplayan yerlerine ve güneşten haşlanan her yerine yoğurt sürüldü ve ondan sonraki günler için deniz o arkadaşlarımıza zehir oldu daha da giremediler.
Mahallenin dışına taşmıştı sevgimiz köyün her yerinden okulları ile veya yapamadıkları derslerle ilgili konularda ve okul seçmeler için bilgi almaya gelen gençler ve aileleriyle doluyor gecelerimiz bizlere güven o kadar gelişmişti ki sanıyorum ağabeyim ve arkadaşlarının dönüşüne iki gün kala Şarköy “Kazamız” da jandarmanın köyümüze” Hoşköy” e gece baskın yapacağı haberini aldık.
Neden diye sorduk köyün ileri gelenlerinden Demokrat partili birinin bizim kominizim probagandası yaptığımızı, köylünün kafasını karıştırdığımıza dair jandarmaya şikayet etmiş neden buymuş.
Biz korktuğumuzdan değil ama biraz hareket olsun bilgimiz Dışında da akıllı ve güçlü olduğumuzu göstermek adına saklanmamız gerekiyor dedik
köyün gençleri bir bağ evi ayarladık içerisine oturabilecek hasır ve sedirler koyduk gaz lambası da var jandarma gidene kadar kalın orada gittiklerinde biz gelir haber veririz dediler.
Bir bilenin nezaretinde bağ evine gittik . Bu küçük olay bile bize halkıyla bütünleşmiş halkının desteğini arkasına almış bir kır gerilla havası vermişti .
Evet jandarma gelmiş bizleri aramış babama sormuşlar. Babam gençler gece bıldırcın avına gittiler deyip geçiştirirken komşular olaya müdahale etmişler neden arıyorsunuz çocukları birşeymi yaptılar diye sormuşlar, jandarmada sizlerin kafalarınızı bulandırıyorlar sizleri rahatsız edip sabahlara kadar içip bağırıyorlarmış şikayet var demiş .
Komşu onu söyleyenler halt etmiş her gece biz geldik yanlarına cingibi çocuklar hepimizin sorunlarıyla ilgilendiler çocuklarımızın derslerini yapıp bağda bahçede bize bile yardım ettiler bu gençler çok iyi asla rahatsız olmadık bilakis bizler çok memnunuz kendilerinden deyince şikayetin asılsız olması kanaatiyle jandarmalar geri dönmüş.
Köyün gençleri bağ evine gelip jandarmanın geri gittiğini şikayetin bir DP li tarafından yapıldığını ve komşular bunun yanlışlığına jandarmayı ikna ettiğini söylediler
Ama bizler bağ evinde çok güzel bir durumdaydık ,hem günün galibiyet gururu hem de köy gençliğinden birçok gencin bizim tarafımıza geçtiğini duyup Köye gelmenin ne kadar büyük bir kazanç olduğunun sabaha kadar kritiği ni yaptık.
Bu küçük provanın yarın devrimci mücadelede kullanıla bilecek bir yöntem olduğunun gururunu yaşadık.
Köye sabah döndük ve mahalleli bizi karşılayıp kucakladı bizler arkanızdayız sizler iyi gençlersiniz sizi hep bekleyeceğiz dediler.
Veda vakti gelmişti . Arkadaşlar valizlerini hazırladılar o gidişi şuan hatırlıyorum da sanki tüm köylünün çocukları okumaya gidiyormuş ta ahali onları yolcu etmeye gelmiş gibiydi müthiş bir kucaklaşma ve veday dı o
bende İstanbul dan izne gelmiştim benimde iznim dolmuştu Yüksel ağabeylerimden sonra bende geri dönüş yapmıştım. İki gün sonra köyden haberler aldık köyün bir kısım gençleri tüm elektirik direklerine ve köprülere Tek yol Devrim, Mahir Hüseyin Ulaş Yazılarıyla donatmışlar yine jandarma köye gelmiş ama yine kimseyi alamamıştı .
Yazımın başında da yazdım ya hatıralarım canlandı diye köye girerken daha o zaman yazılan bu sloganlar silikte olsa elektrik direklerinde okunuyor ve hala her gelişimde gece bekçileri bizleri kolluyor özel güvenliğimiz gibi peşimizde dolanıyorlar.
Babam vefat edeli 40 gün oldu o zaman dan buyana yeni geldim köyüme babamın cenazesine” sol yanım” dan sadece Hasan Balcıoğlu dostum vardı yanımda bir o gelmişti THKP-C Önderlerinden vede halk düşmanlarının korkulu rüyası Acilciler hareketinin liderinin Yüksel ERİŞ in babasının cenazesine Babamın naaşı evin önüne helalleşmeye getirildiğinde Köyün camisi imamı öyle bir konuşma yaptı ki bu vaaz ne babamın yaşamına ne kuranın kurallarına nede helallik alınmasına uygun bir konuşma değildi . İmam ister Müslüman, ister hıristiyan, ister ataist olun ama cenaze ile ilgili namaz mevlüt helalleşme vaaz vs neyse her kurala uymakla mükellefsiniz diye başlayan aklı sıra bizlere göz dağı veren uzunca bir konuşma yaptı beni ve hasan arkadaşı imama zıplamamak için zor zaptetiler babamın cenazesi olmasaydı gelenlerin babama hürmeten orada olduğu düşüncem olmasa idi imamı kendi anlayışımızın ışığında dövmek boynumuzun borcuydu da ayıp olurdu benim ve ailem adına .
Vaaz bitti arkadaşım Hasan Balcıoğlu imama yaklaşarak böyle bir konuşmanın yerimiydi burası , insanları tahrik ediyorsun Ölen kişi bu kasabanın en namuslu insanlarından, üstelik camii camaatinden biriydi ve bir sürü güzel yanı olan güzel bir insandı bunu anlatsana.
Dua et ki arkadaşımın babasının cenazesi elimiz kolumuz bağlı bir daha bu tip konuşma ve düşüncelerini Cuma hutbesinde yap, kimsenin başına iş açma çok biliyorsan gel bu konuyu senle istediğin dilde konuşalım dedi. İmam tebessüm edip kenara çekildi sonuçta babamı defin etmeye gelmiştik Ama tavır koymamız son derece güzel oldu. Çünkü bu konuşmaya cemaatte tepkiliydi.
İmamın bu konuşması asla kendi bilinci doğrultusunda değildi birileri bizim geçmişimizle ilgili bilgi vermiş köy halkının gözünde aklı sıra bizleri rencide etmeyi düşünmüşlerdi. Tabi imam tartışmaya yanaşmadı ve defin işlemi bittikten sonra sırra kadem bastı .
Yani dostlarım bizim Arkadaşlarımızın Ankara dan gelip köyde bir haftada köy halkında bıraktı olumlu etki tabiî ki karşı güçlerde bıraktığı korku ve kin hala tazeliğini köye gittiğimizde bizle beraber olmaya devam ediyor .

Yüksel ERİŞ i ve halkın yanında halkı için mücadele veren yoldaşlarımızı unutmadık UNUTTURMAYACAĞIZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder