Ağabeyim
Yüksel ERİŞ
Tarihler üzerinde çok fazla takılmayacağım,zira yanılabilirim ama burada anlatacaklarım İnsanlara hep sensin ,aslansın dediğin müddetçe sana kimsenin dokunmadığını göreceksin; Ama senin haklı olman durumunda hayır sen değil ben bilirim dersen O sana sahip çıkmalar, ağabeylik göstermelikleri, kayırıyormuş ayaklarının, hemen geri tepip tam bir düşman yüzünü görürsünüz.
Bu yazımda Tüm okurlarımla buna şahit olacağız
Cahit ÇELİK ağabeyimle tanışmamız Yüksel ağabeyimle Cahit ağabeyimin tanışma yıllarına denk geliyor sanıyorum.
"Her şeye rağmen ailemden aldım terbiyemi bozmadan Cahit ağabeyim demeye devam edeceğim."
1971 Yıllarıydı herhalde. Yüksel ağabeyim bana Nişantaşında "RABAK tel çekme fabrikası sahibinin evinde"ev hizmeti veren bir arkadaşının kız kardeşi olduğunu, onunla tanışmamı istedi bu bacım
Cahit ağabeyimin kardeşiymiş ona sahip çık demişti bende Amerikan hastanesi sokağına gidip kendisini buldum tanıştım. Cahit in bir yazısında Yüksel kardeşimi Bomontideki eve yerleştirdi dediği evde iken de ve daha sonraları da ben bu bacımla görüşmelerimi devam ettirdim.
Cahit ağabeyimi ilk Töb der de ÇÖD (çağdaş öğretmenler dayanışması) diye birgurubun kulisini yapıyorlardı yine ağabeyim Yükselin çok güvendiği, O dönemler Bakırköy de oturan Meslek lisesi öğretmeni bir Hocayı da orada tanıdım . Yine o dönemlerde ağabeyimin arkadaşı olan Ahmet hocayı ve Öner ağabeyimi de tanıdım Yani o zamanlar İllegalite diye bir olayları yoktu en azından bizler bilmiyorduk.
Yüksel her İstanbul a gelişinde Cahit le görüşürdü hatta bize de gelir lerdi . Yüksel in ölümüne kadar Cahit Yükselin diğer arkadaşlarından biriydi .
Cahit ağabeyimin kardeşiymiş ona sahip çık demişti bende Amerikan hastanesi sokağına gidip kendisini buldum tanıştım. Cahit in bir yazısında Yüksel kardeşimi Bomontideki eve yerleştirdi dediği evde iken de ve daha sonraları da ben bu bacımla görüşmelerimi devam ettirdim.
Cahit ağabeyimi ilk Töb der de ÇÖD (çağdaş öğretmenler dayanışması) diye birgurubun kulisini yapıyorlardı yine ağabeyim Yükselin çok güvendiği, O dönemler Bakırköy de oturan Meslek lisesi öğretmeni bir Hocayı da orada tanıdım . Yine o dönemlerde ağabeyimin arkadaşı olan Ahmet hocayı ve Öner ağabeyimi de tanıdım Yani o zamanlar İllegalite diye bir olayları yoktu en azından bizler bilmiyorduk.
Yüksel her İstanbul a gelişinde Cahit le görüşürdü hatta bize de gelir lerdi . Yüksel in ölümüne kadar Cahit Yükselin diğer arkadaşlarından biriydi .
1977 de Yüksel in ölümünden sonra Cahit in kendi deyimiyle Ağabeyimin ( güya) bizleri ona teslim etmiş gelip gitmeleri ondanmış gibi kendine bir vazife çıkarmıştı. Biz kendisini ağabeyimizin arkadaşı olarak çok yakın bulduğumuzdan ailemiz Cahit i Yükselin yerine koymuş bizden biri saymıştık .
Evet Cahit Yüksel ağabeyimin Defin edilmesinde yanımızda olan (Bizim de tanıdığımız ) tek arkadaşıydı bu doğru. Ama bizde kendisi de kortejde bulunanların kim yüksel in arkadaşıydı veya değildi nereden biliyordu ki başka kimse yoktu diyebilsin O dönemde kim kaç kişiyi tanıyordu bu Yüksel in arkadaşı diyebilsin di.
Cahit ağabeyim daha sonraları Yeğenlerim in sünnet törenlerinde Benim ve kardeşlerimin düğülerin de de bizlerle birlikte oldu. Bizimde kendisini Ağabeyimizin yerine koyduğumuz kişiydi ve ailesi ile de geliş gidişlerimiz oluyordu. Hatta onun deyimiyle bir birimizin sofrasında da zıkkımlanıyorduk (Tabi rüzgarın sonra böyle eseceğini bilmeden) kaşıkla verdiğini sapıyla geri alacağını bilemezdik.
Evet Cahit bizi o kadar sahiplenmişti ki Alibeyköy Saya yokuşunda boş arazilere ev yapıldığı sırada gelin size de bir yer çevirelim sizinde bir eviniz olsun kiradan kurtulun diyecek kadar sahiplenmişti sağ olsun. Ama Annem “ben bu yolda bir oğlumu verdim diğerlerini bir mal için burada her gün kafası gözü kırılmasına müsaade etmem” o evi de istemem diyerek reddetmişti.
Benim 1980 de Darbe maduru oluşumdan Hasdal - Selimiye - Metris - Davutpaşa maceram dan ve dışarı çıkışımdan sonra adeta paranoyak olmuş her aradığımda aman beni arama sakın buralara gelme diyerek hep benden ve ailemden uzak kalmıştı.
Bir 10 yıl kadar görüşemedik Ben 2002 de emekli olduktan sonra ve engelli dernekleriyle uğraşmaya başladıktan sonra yavaş yavaş Cahit ağabeyime ben yaklaşmaya çalıştım. Gerçekten içimde bir boşluk vardı sanki Yüksel ağabeyim bizden uzaklaşmış gibi geliyordu daha fazla dayanamadım bir gün ister döv ister öldür Bayramda gelip elini öpeceğim dedim yavaş yavaş havayı ısıttım ama Cahit hala Alibeyköy sırtlarından aşağı inemiyor kafes kuşu gibi evinde pinekliyordu o kadar kopmuştuk ki ne Erkek kardeşinin nede babasının ölümünden haberimiz olmamıştı. Ve ben aralıklı olarak Cahit in evine tekrar gelip gitmeye başladım önceleri isteksiz olsa da daha sonraları dışarılarda buluşup çay içmeler ve arada bira içmelerle havayı iyice ısıttık Kendisini 1 Mayıs ve 6 mayıs anmalarına davet ederek Düze indirip topluma karışmasını sağlamaya çalıştım
İşte o kendisiyle koptuğumuz zamanlarda “Resim yapmayı öğreten Boyama kitabı “ DEFTERCİKLER i yazmış Elindeki maddi varını, yoğunu bunlara yatırarak bastırmış ama bir türlü satışını sağlayamamıştı. Yine bir gün buluşup bir şey ler içelim mi dedi olur abi dedim Kabataş ta Çay bahçesinde buluşalım dedim ve dediğimiz saate Cahit Ağabeyim geldi.
Tüm eski ilişkilerimi dolaştım “FEN” dershanelerine gittim beni oyaladı almadı Öner e gittim olmadı, Eşber e gittim olmadı okullara soruyorum bu şekliyle olmaz dediler ben ne yapacağım diye dert yandı ve bunlardan bir şey çıkmadığı için Dağıtım evlerini de gezdim yok Gazetelere gittim hiç değilse promosyon olarak verin dedim kimse yüzüme bakmadı yani baş vurmadığım ve çalabileceğim kapı artık kalmadı ; Senden rica ediyorum gel şunun pazarlamasını beraber yapalım sana yüzde vereyim takım başına şu kadarı senin olsun okul okul dolaş tanıtımı sen yap burada benim mail adresim var benden istek yapsınlar ben gönderirim ve senin de payını ayırırım diye yardım diledi.
Cahit benim ağabeyim onun mağduriyeti benim mağduriyetim kabul ettiğimden olur mu Ağabeyciğim yeter ki tüketelim sen borçlarından kurtul düze çık ben bir şey istemem dedim çayımızı içip kalktık. Eve geldim kitaplara baktım hani derler ya altı kaval üstü şişhane aynen öyle İçi ilk okul hatta ana okulu öğrencisine resim boyamayı öğretir dışında doktora tezi hazırlayan üniversite örgencisine notlar adeta. Kendisine ben bunu pazarlayamam ağabey diyemediğimden gidiş gelişimi biraz aksattım İşte tam da o sıralarda şu benim Hatay gezim gündeme geldi . Bu gezim Cahit için bulunmaz fırsattı eğer gidersen benim kitaplarımı orada sattır sana hayır demezler ne satarsan önceki teklifim geçerli payını alacaksın dedi ben yine pay konusuna itiraz ettim ne demek ya tabi alacaksın dedi. Hatta gitmişken onlardan da para kopar versin hareketin parası var versinler sende mağdur sun dedi. Hele gideyim bakarız dedim.
Bak :Rıza Salman Eriş yayınlarını çıkarıyor ondan da iste Engin den de oda Başkalarına matbaa kuracağına sana da versin dedi ve artık hataya gidişim netleştiğinde bende geleyim söyle bakalım dedi. Bir önceki Hatay izlenimlerimde yazdığım gibi Bacıyla temas kurdum sonra devreye Mihraç girdi kendisiyle telefonda konuştuk Mihraç Sen diyorsan hocamda gelmek isterse başım üzerine gelsin dedi Ama inanınki teklif İlk Cahit hocadan geldi Mihraca Cahit in gelmek istemesinin nedenini kitaplarının tamamını tüketmesi talebi olduğunu söyledim. Hepsinin garantisini veremem ama Hatay da öğretmen arkadaşlarımız var onların olduğu okullara söyler sattırırız dedi ve ilave etti şuan okullar kapalı açılınca ancak dedi . Cahit Ağabeyim işlerin kendi istediği şekilde yürümeyeceğini anlayınca gidişten vaz geçti benle üç takım kitap gönderdi ve beni fazla gayretli görmediği için de Hafiften gönül koyduğunu fark etmiştim ki kendi de yazıyor “bana yalan söyledi “ Hüseyin diyor.
Hatayda geçirdiğim her saniyeme kulp takıp kötüleyereki, bana kin kusmaya başladı. Bunun nedenlerini düşündükçe aklıma geliyor yazı arasına girerek ilave ediyorum. Hani diğer yazımda demiştim ki. Yüksel ağabeyim (Hatay da çok sevdiğim bir ailem var gidersen mutlaka uğra) diye yazdığım işte bu kelimemin Mihraça puan getirdiği düşüncesiyle hem Engin ağabeyim hem Cahit ağabeyim bana savaş açtılar sanıyorum.
Ama benim canım Cahit ağabeyim Yüksel senin ailen içinde benim ikinci ailem demişti ve biz sizlerle bu yüzden ailecek görüşüyorduk sen niye gocundun anlamakta zorlanıyorum.
Cahit diyor ki
40.000.- dolarlık satış ve uçak bileti teklifine "balıklama atlamış" olsaydım, Hüseyin’le birlikte Hatay'a giderdim.
Hatay'da Hüseyin’e, "Abi'nin Boyama Kitapları 40.000.- lira oluyor. Bunun yarısı sermayedir. Abi'nin kitaplardan kazancı 20.000.- lira olur. Kazancın yarısını sana verse, 10.000.- lira vermiş olur. Sen al şu 10.000.- lirayı, ne gerekirse onu yap. Abi'nin de ihtiyacı varsa, o da gelsin 10.000.- lirasını alsın. Kitaplarını da kime satarsa satsın!.." dediniz mi, demediniz mi?.
Kim kime demiş bunu kardeşim..?
Evet sen gerçekten şizofrensin.
Bunu bana teklif edecek adam anasından daha doğma dı Cahit hoca ama bunu böyleymiş gibi yansıtan şerefsiz mi değimli istersen sen söyle.
Pes be Cahit abi bu konuşmayı “Hatay da kitap satışı meselesini” benden başka kimle konuştun ki ortaya bir sürü laf üretiyorsun . Bir yalan ve bir hayal bu kadar geniş olur şuan o saçma miro masalın nedenini anlıyorum müthiş bir senaryo yazma ve tezek atma yeteneğin var yani Hatay da kitap satma konuşmasını senin evde beraber konuşmasak yanında olmasam ben bile inanacağım. Yeteneğinden dolayı seni kutluyorum ama bu yeteneğini yalan, inkar, karalama ve yaramsarlık üzerine oturtman sana hiç yakışmıyor mu?.
yok yok çok yakışıyor ekmek parası sende haklısın bence devam et daha çok malzeme veririm ben sana
Hatay dan geldikten sonra yine bir gün buluşalım ben yükselim mezarının olduğu yeri bulamam beraber gidelim dedi olur ama eniştemi de getireceğim dedim tamam olur bende bir arkadaş getireceğim sana tanıştıracağım kendisi mükemmel bir arkadaş araştırmacı dedi. Olur dedik ve Feriköy son durakta bir kahvede eniştemle gelmelerini bekledik Cahit yanında bir arkadaşla geldi beni ve eniştemi ona tanıştırdı ve bana da bak sana bahsettiğim arkadaşım HASAN BALCI kendisini çok sever ve çok güvenirim tanışmanı istediğim için getirdim dedi. Tanıştık çay içtik Hasan arkadaşın yanında kızı da vardı beraberce Yüksel ağabeyimin mezarının başına gittik
( NOT: Şu an düşünüyorum da onca zaman Yükselin mezarına uğramayan sen Cahit ağabeyim (zira mezarı bulamadığın için benim gelmemi istemiştin) bu istek nereden geldi aklına Y O K S A AAAA heyyyyyyyyyy CAHİT HOCA mezarın etrafında görüntü vermeni senden kim istemişti ya hahahah vay be hocam demek ki malı böyle götürüyorsun )
Eniştem galiba planını alt üst etti.
Hasan arkadaşın kızı hepimizin resimlerini çekiyordu bizlerde mezarın durumu ve bakımı hakkında konuşuyorduk Cahit ağabeyim Bu mezarı Yükselin arkadaşlarından sadece ben ziyaret ediyorum bundan sonrada kimseye yüksel burada demem sizlerde demeyin bugüne kadar bilmeyenler bundan sonrada bilmesin
Bana sormadan buraya bişey yapmayın kimseyi getirmeyin deyince Eniştemde şimşekler çaktı sen kim oluyorsun Cahit. Diğerlerde onun arkadaşı sen tek başına sahiplenme hakkını nereden buluyorsun burası asla yalnızca senin değil Yüksel ERİŞ in bir ailesi var ve yüksel Ailesinden başka kimsenin değildir diyerek Cahit in kendi kendine gelin güvey olma hayallerini bitiriverdi.
İşte o zaman Cahit bu var olma nedeni olarak gördüğü ganimet ten olduğunu anladı. Kahvede diğer arkadaşlarında kabirlerini gezeceğimizin sözünü veren Cahit bu zoka dan sonra ben sizle gelmiyorum diyerek hızla yanımızdan ayrılarak Ablamı dolduruşa getirmek için evine gitmiş. Hüseyin olur olmaz insanlarla görüşüyor beni dinlemiyor başını yakacak gibi ajitatör laflarla beni karalamaya başlamış. Ablam Cahit e Hüseyin çoluk çocuk sahibi Dernek başkanlığı yapabilen konumda neden yanlış yapsın zaten Spor, dernek ,Müzik dışında bir uğraşı yok ki sen merak etme diyor .
Cahit in ısrarları ve olur olmaz konuşmalarından sıkılıyor Cahit ısrarla Enginden söz ediyor Mihraç ı anlatıyor.
Ablamız Cahit kardeşim ben onları tanımam neden anlatıyorsun ben evden çıkmak zorundayım torunumu okuldan alacam deyip uzaklaştırmak istiyor ama Cahit hala rahatsızlık vermeye devam edip okula kadar ısrarını sürdürüyor akabinde ablam beni arıyor .
Oğlum nedir bu Cahit in derdi ya ne yapıyorsan yapma şunu da başıma sarma diyor Bu arada Hasan Cahit in söz verip te diğer kabir ziyaretine gelmeyip yan çizmesinden huylanıp görüşmelerini askıya alıyor ve daha sonrada kanlı bıçaklı oluyorlar. O bana çok güvendiğim sevdiğim arkadaşım dediği Hasan ın ölmüş kardeşine olur olmaz lakaplar takıyor .
Yine Hatay dönüşümden sonra Yüksel Eriş adına bir blog açtığını bu bloğun amacının Yükseli tanıyanların onun hakkındaki düşüncelerini yazılarını toparlamak olduğunu belirtti ve Ailesinin istemediği halinde anında kapata bileceğini ve benim olur vermediğim hiçbir yazıyı oraya koymayacağını söyledi. Bir zaman sonra bu siteyi Atatürk resmi bayrak ve kitaplarının pazarlama ilanı tahtasına dönüştürüyor. Sitenin Böyle olmaması gerktiğini blogun ilan sayfasına döndüğünü kapanması gerektiğini kendine söylediğimde de istersen kapatabilirim demesini ciddiye almıştık Kapatmadığını görünce evde konuştuğum büyüklerim ve kardeşlerim sitenin kapanması konusunda ısrarcı oldular Cahit ağabeyimize ben ve kardeşim Faruk site kapansın talebimizi belirttik Tabi kapatmadı kapatmadığı gibi birde ( aralarındaki görüşme nedir bilemediğim ) Yüksel Eriş bloğu başkalarına pazarlayıp havale etmiştir. Bu durum Önceki söyledikleriyle çelişmiş Cahit e yakışır bir durum olmuştur.
“ TEKRAR EDİYORUM CAHİT AĞABEY YÜKSEL ERİŞ İLE İLGİLİ TÜM BLOGLARI KAPA BU YÜKSEL ERİŞİN AİLESİNİN RİCASIDIR EĞER HALA KAPAMIYOR SATTIGIN YERLERDEN ALIP SONLANDIRMIYORSAN TÜM DOSTLAR ŞAHİT OLSUN PAZARLAMACILIĞIN DAN DOLAYI YÜKSELİN İKİ ELİ BOĞAZINDA OLACAKTIR
“ Bir yazında diyorsun ki Ne kadar kırılmış incinmiş olursam olayım, Yüksel Eriş blog unda Yüksel Eriş'in kardeşi Hüseyin'i kırıcı incitici yazı yazmayacağım. Hüseyin bana Yüksel'den emanettir. Emanet yanlış yaparsa, kabahatin çoğunun bende Diyorsun
Ardıdan başka bir yazında Zavallıcık, okuduğunu bile anlamıyor.
Cüce şarlatan açık "tercih" yaptı. Yüksel Eriş, facebook sayfasında Mihrac Ural ile "arkadaş" oldu. Diyorsun.
Hayatımda görmediğim tanımadığım biridir Mihraç onun hakkında ki düşüncemi de söylemiş olmama rağmen
Şimdi soruyorum benim sevgili ağabeyim İnsanların onuruyla oynuyorsun demediklerini demiş ,yapmış yakıştırması yapıp insanları kandırmaya çalışıyorsun ölene neden o değil de diğeri öldü deyip kafaları karıştırıyorsun yetmiyormuş gibi benim engelli (Kambur) olduğumu bildiğin için
böyle resimler koyarak beni katagorize etmek rencide etmeye çalışıyorsun (gerçi ben bunları çoktan aştım Öğretmen olmuşsun sen hala aşamamışsın )Özürümle dalga geçiyorsun bunun adına da ağabeylik diyorsun Gücün diğerlerine yetmediği için mi benden çıkarıyorsun kızgınlığının acısını .
böyle resimler koyarak beni katagorize etmek rencide etmeye çalışıyorsun (gerçi ben bunları çoktan aştım Öğretmen olmuşsun sen hala aşamamışsın )Özürümle dalga geçiyorsun bunun adına da ağabeylik diyorsun Gücün diğerlerine yetmediği için mi benden çıkarıyorsun kızgınlığının acısını .
Benim ağzımdan birtane çirkin bir kelime hakaret tehdit çıkmış mı sana söylemiş miyim ben nerede senin üzerine gelmişim her ağzını açtığında hasa hüso deme ihtiyacı duyuyorsun yüksel in mezarına koyduğun ambargonu benim kimle arkadaşlık etmem konusunda damı uygulamak istiyorsun senin kimle kavgan varsa var bu beni bağlamaz benden duyduğun bir kelimem varsa bu hakaretleri ve bu aciz tavrını bana uygularsın.
Bunca yazından sonra sana yakışıyor mu demeyeceğim tüm çirkinlikler sana gerçekten yakışıyor. Armut dibine düşer medyadaki çirkinliklerin müsebibleriyle yarışman kendini sevdirebilmen bu yoldan geçtiğini senden öğrenmiş oldum sen asla Yükselin arkadaşı olamasın ben senden her çirkefliği bekliyorum.
( Hüseyin bir hata yaparsa bu benim hatamdır ) diyorsun ya
Evet şuan sizlere cevap veriyorsam bu senin hatandır bize attığın çamur deryasının ürünüdür ne hata yapıyorsam müsebbibi tamamen sensin ben senin eserinim mutlu musun .
Tüm okuyucuma söylüyorum Dostlar.
Ben Hüseyin ERİŞ
burada yaptığım Ailem adına bu leş kokan ağızlardan
Yükseli çıkarıp almak.
Devrimci Acilci Yükseli değil
Ağabeyim Yüksel i Anlatmak yazmak tır .
Görüyorum ki Ülkede konuşma özgürlüğü yok konuşanı hapsediyorlar diyen diller kendileri için bir şey yazıldığında hemen demogoji hemen karalama ve çamur atmak yoluyla korkutup susturmak istiyorlar ve bunlar Kendilerini Devrimin önderleri olduklarını anlatmaya çalışıyorlar.
Beyler siz ne menem kişi olursanız olun Yüksel bizim Ailemizin oğlu ve benim de ağabeyim ben yükseli yazarım siz dişlerinizi fırçalamadan ağzınızı yıkamadan ağzınıza almayın ve yazmayın .
Görüyorum ki Yüksel hoca bile arkadaş seçerken yanıla biliyormuş. Binbir surat Atilla- korkak Fehmi - Yükselin varlığını yok saydırıp eminim yakında çamur atma aşamasına da gelecek olan Engin ve pazarlamacılığı kitapçılıktan başlayıp site pazarlamasına kadar geliştiren Cahiti bile arkadaş olarak görme yanılgısına kapılabiliyormuş.
İnsandır yapar ama unutulmamalı ki bugün Ölüm yıl dönümü nedeniyle yurt dışından ve içinden gelen 200 civarında dostu arkadaşı toplanıp O bizim temizlik dürüstlük timsali hocamızdır demezler gelmezlerdi Çocuklarına Mahir İlker Yüksel ismini koymazlardı lağım kokan kelimeler kullanan dilleriniz ve kin dolu yüreğiniz yüzünden emin olun bırakın isminizin konulmasını mezarınıza gelecek bir kişi bile bulamayacaksınız.
Kime ne anlattığınızı sanıyorsunuz beyler .
H a sahi Cahit ağabeyim bir yazısında
Bu saatten sonra, Yüksel Eriş'in mezarını bile bir daha ziyaret etmem diyor bende lütfen demek istiyorum ama Cahit kadar yetkili sayamıyorum kendimi ve herkese açık sevenleri gelsin diyorum.
Yüksel ERİŞ in dostu olanlara bin selam.
I. BÖLÜM
YanıtlaSilHüseyin kardeşim ellerine sağlık, yazın çok akıcı olmuş, dürüstçe yazılmış bu yazıdan dolayı seni kutlarım. Aramızda siyasal olarak hiç bir bağ olmasa da, ortak bir düşüncemizin olup olmamasına bile bakmaksızın öncelikle seni insan olarak, sonra Yüksel hocanın kardeşi olarak ve ortaya koyduğun bu onursal duruş için tebrik ederim.
Boyacı Cahş (Cahit Çelik) canının sıkmasın, o sanırım psikolojik sorunlar yaşayan bir ilkeldir, korkak ve ahlaksızdır. Ahlaksızdan ise kimse korkmaz. O hep cahş kalacaktır.
Kendi olmayan başkasının kölesi olur. Olay budur. Diğer tarafta bir İtirafçı ve bir MİT ajanı aklın hayalin almayacağı yalan ve inkarlarla, karalama ve abartmalarla bordrolu görevlerine devam ediyorlar. Bunu anlayan, onlarla yollarını ayırıyor ve onursal duruşlarla sile tokat suratlarını kızartıyor.
Dön şöyle bir bak, nasıl da her şey kendi mecrasında doğruların, gerçeklerin rayına oturuyor. Yalanlar ortaya çıkıyor, bilinçli yapılan senaryolar sahiplerinin suratında şamar gibi patlıyor.
Facebooktaki yazışmamızda sordum, buradan da bir daha sorayım, bu satırları okuyan herkes aynı soruyu kendine sorsun "tarihi bir devrimci hareket olan Acilcileri karalamak için, 4 yıl kesilmeden Mihrac Ural adı etrafında karalama yazıları yazmak, kin ve nefret olabilir mi? Polis itiraflarında olduğunun aynısı, ilgili ilgisiz herkese saldırarak, her şeyi ifşa ederek, annelere, babalara, kız kardeşlere, karılara, çocuklara insan aklının almayacağı, kırk kişinin yüz yıl kalsa bile yaşayamayacağı inanılmaz senaryoları bir kişi yaşamış gibi göstererek karalama yapmak ne anlama gelir? Bu yöntem şahsi kin ve intikam olabilir mi? Bu ölçüde tekrar bir iflas değil mi, başarılmamış karalama değil mi? Buna rağmen sürmesi bir görev olma ihtimali yok mu?” Bana göre bu bir görevdir başka türlü böyle bir ısrar olamaz. Her şeyin açık ve belgeli olarak kanıtlanmasına rağmen bu suratsızlık sadece ahlaksızlık değildir bir görevdir diyeceğim….
Bu sorularımı abartılı bulan herkesi http://acilciler-thkpc.blogspot.com/ linkinde 235. Dosya'yı incelemeye davet ediyorum.
II. BÖLÜM
YanıtlaSilİddiayla söylüyorum İtirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yaçın'ın ortaklığı bir polis organizesi olarak 19 Ağustos 1977' İstanbul’da örgütümüzün yediği polis darbesinden beri devam ediyor.
MİT ajanı artık tartışmasız açık olmuştur, herkes bunu belgelerle ve el yazılı kanıtlarla öğrenmiştir. MİT ajanının el yazılı ifadesinde, 150 .00 TL alarak örgüt kongresini ispiyonlamak için gelişini "zaaf göstermiştir" diye ahlaksızca hafifletmek isteyenlere, bu kişinin örgüt merkezine iki kez gelip gittiğini, ilkinde (28 Ağustos 1986) kimseye bir şey söylemeden MİT'e bilgi taşıdığını, ikinci kez geldiğinde ise (1. kongre arifesi) örgütün ele geçirdiği iki MİT ajanının (Süleyman Uğur ve Aydın Ocak) yakalandığını görünce, adının verileceğinden korkarak, tek tokat yemeden itiraflarını el yazılı 12 sahifede ortaya koymuştur ( Aynı linke bakabilirsiniz)
Özetle el yazılı itiraflarında şunları söyleyerek kendini net biçimde tanımlamıştır.
“Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos 1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150 bin TL’da paralarını alarak vedalaştık… Örgüt bittiği zaman, benim işim de bitecek. Artık devlet arkamda olacak hiçbir sıkıntım olmayacak. " (İbrahim Yalçın el yazısı İtirafnamesi s:9-10)
İtirafçı Engin Erkiner’e gelince, bu adam MİT ajanı İbrahim'den de daha eskidir. 12 Mart faşist darbesinde ilgili ilgisiz her kes içeri alınmışken, kendisi Mahir çayan7ın çıkarttığı THKP-C merkez yayın olan “Kurtuluş Gazetesi” göstermelik de olsa sorumlu yazı işleri olmasına rağmen tutuklanmamış sorulmamıştır (Sizce ilginç değil mi?).
İlker akman ve arkadaşlarının Malatya’ya gittiklerini bilen tek kişidir ve ihbarı yapan kendisidir. Genel komite üyesi olmasına rağmen hiç aranmamış ve sorulmamıştır; İhbarcı olmasaydı üstelik İlker’in ablasıyla evli olmasına rağmen, hiç sorulmaması sizce tesadüf olur mu? Kısa süreli askere gidip gelmesi ne tesadüf ve Örgütümüzün Ankara biriminde ölü ya da diri tüm yoldaşların tasfiyesinin başlaması da tesadüf olur mu? (Rıza Salman, Yüksel Eriş Ömür Karamollaoğlu). Ne hikmetse yine ne aranıyor ne soruluyor nede oralı …İstanbul’a geçiyor. Ankarada örgüt yok olunca kalmanın anlamı da yok ki…
En son örgütü yok edeceğini sandıkları darbe için İbrahim Yalçın’la tanıştırılarak faaliyete başlıyorlar. İstanbul MİT bölge başkanı Osman Nuri Öndeş, anılarını yazdığı "İhtilaler ve Anarşinin yakın tanığı" kitabında etraflıca açıkladığı gibi, Ak Bank soygunun içinde MİT'in bir adamı vardı ve saniye saniye her şeyin haberini veriyordu. Sanırım Türkiye siyasal tarihinde polisliği bu kadar açıkça, kendi el yazılı itirafları (İtirafçı, poliste 20 sayfada hayallerini ilgili ilgisiz insanların adını, selam vermiş komşusunun adını, bile vermiştir) ve MİT'in resmi açıklamasıyla ilan edilmiş bir başka MİT ajanı yoktur demekle yetineceğim.
III. BÖLÜM
YanıtlaSilBütün bunları anlatmamın nedeni Boyacı Eşeğinin (Cahit Çelik ) kimin çömezi olduğunu bir kez daha bilmen içindir.
Değerli Hüseyin kardeşim... Bu adama benim yaptığım gibi, elinin tersiyle bir tokat at, üzerine tükür ve bir daha anma...
Yüksel Eriş hocaya gelince, bu çirkefler, senin de dediğin gibi ağızlarını yıkamak bir yana, kendilerini kezzap suyuyla (asitle) yıkasalar bile, Yüksel Eriş hocanın adını ağızlarını almamalıdırlar.
Yüksel Eriş hocayı, insan olarak ve devrimci olarak anacak binlerce insan vardır. Onu hiçbir zaman unutmadık, belki takip etme olanağın olmadı ama kendi adıma ve örgüt adına hiçbir yıl sektirmeden hakkıyla Yüksel hocamızı andık. CEPHE ciltleri işte burada örgüt arşivinde duruyor herkes açıp bakabilir…Bunları bilmen gerek yazarken konuşurken hakkı, haklıya vermen gerek… Her yıl en zor sürgün koşullarında bile olsak, hiç bir yılı aksatmadan ilkerlerle birlikte andık, anmaya da devem edeceğiz. 1 Kongrede benim önerimle alınan karar gereği olarak Yüksel hoca gibi lider kurucu şehitleri, 1. kongremizde liderliklerini ve MK üyeliklerini tescil ettik. Bu ise onursal bir duruştur bu itler böylesine vakur ve erdemli bir şey yapabilirler miydi asla…
Bu it sürüsü, evleri dahil, tarihleri boyunca Yükseli andıklarını gösterir bir tek etkinlikleri varsa ( bu çirkin tartışmalar öncesine ait) alınlarını karışlarım. Şu saate kadar bir tekinin evinde bir tek şehit yoldaş fotosu taşıyorlarsa alınlarını karışlarım. Birde buyur bize gel duvarlarımı izle….
Rahat ol Hüseyin kardeşim rahat ol, doğrular er ya da geç ortaya çıkıyor dön bir bak her şeyi daha açık göreceksin....