29 Aralık 2011 Perşembe

HATAY GEZİM VE SPEKÜLASYONLAR

HATAY  GEZİM  VE SPEKÜLASYONLAR





Facebook sayfamda gezinirken yeni bir” Mesaj ve arkadaşlık”  isteği ile karşılaştım. İstek yapan arkadaşı daha önce hiç tanımıyordum mesajında merhaba dost diyordu ben Hatay dan Adnan KERİMOĞLU  eriş yazdım sen çıktın Yüksel Eriş’le bir bağın yakınlığın varmı merak ettim diyordu evet yazdım ve ekledim arkadaşımı.

Yüksel hocaya olan saygı ve sevgisini yazıyordu mesajlarında Daha sonraları  dostluğumuz ilerledi. Her zaman methini duyduğum Samandağı festivalini çok merak ettiğimi bir gün mutlaka geleceğimi söyledim sonraları Hatay dan birçok yeni arkadaşlarım oldu facebook ta  Mihriban bacım,  Hasan, Tevfik, Zihni vs onlarca sı  bilindiği gibi ben engelli dernek yöneticisyim o günlerde Hatay şubemiz olan engelliler derneği ile Merkez arasında sorun vardı o meselenin çözümü de dernek olarak bendeydi  çözüm bekliyordu böylece  Hataya gitmek hasıl oldu.
Bu  durumu  Adnan arkadaşla paylaştım geliyorum dedim Başım gözüm üzere kardaşımızsın burada onlarca evin var onur misafirimizsin  geliş gününü söyle ben karşılarım seni dedi.
Bu sıcak konuşma bana cesaret verdi kararım kesinleşti Cahit ÇELİK abimle zaten önceleri görüşüyorduk hatay a gitme fikrim garantilenince daha sık görüşür olduk  ve en kısa zamanda gitmeyi düşünüyorum  demek üzere  yine  evine gittim.
Cahit ÇELİK çocuklar için resim yapma ve boyama sanatıyla ilgili kitapçıklar çıkarmış  hiç satamamış ve tüm kitaplar elinde kalmış  bunalıma girmişti ve bunları  tüketebilmek için başvurmadığı  okul  uygulamadığı taktik gitmediği ilişki kalmamıştı En son burjuva medyasının en çirkinlerine bile müracaat ederek promosyon olarak bari dağıtın  diye yalvarmalarına karşılık dağıtımını sağlayamamıştı .
Sayfamda arkadaş olduğum Mihriban bacı ne zaman geliyorsan söyle biletini ben aldırayım benim misafirimsin asla bırakmam sen yadigârımızsın diye tembih etti  o gün Cahit ağabeyime gittim  biletimi  alınıyor gidiyorum dedim.
Önce Cahit ağabeyim  bana benim şu resim boyama kitaplarımı da götür orada satmaya çalış sen söylersen hepsini tüketirler dedi  satarsan yarısı senin diye ekleyince  ben asla olmaz sana katkı sunmak benim görevim satabilirde sana katkı sunabilirsem çok mutlu olurum Dedim daha sonra bende geleyim mi dedi  Bilmem sorayım dedim Mihriban la telefonlaştım bekle döneceğim  sana dedi 10 dk sonra telefon geldi erkek sesiydi alo dedim  merhaba  ben  Mihraç  dedi kardeşim hataya geliyormuşsun çok sevindim evim senin evindir Hataya indiğinde  telefon et bacım seni alacak dedi.  Kendisine Cahit hoca  da gelmek istiyor  dedim kim Cahit hoca dedi Yüksel ağabeyimin  arkadaşıydı  benim görüştüğüm  tek kişi dedim ve  gelmek istemesinin de nedeni yazmış olduğu resim ve boyama sanatıyla ilgili kitapçıklarını  tanıtıp sizin vasıtanızla tüketmek olduğunu söyledim. Başımın üzerinde yeri var bacıma söyleyin  geliş gidişinizi ayarlasın dedi kitaplar konusunda da hepsini alırım demiyorum  biliyorsun ben Türkiye ye giremiyorum bacıma söyleyin bizim öğretmen arkadaşlarımızın olduğu” okullara vermeye çalışsın” dedi ve biliyorsunuz okullar şuan kapalı ancak açıldığında bırakacağınız kitapları tanıtıp satıla bilenleri satarlar buda bizim hocamıza katkımız olur dedi.
Bu konuşmayı Cahit ağabeyime söylediğimde satışı garanti görmemiş olacak ki  Cahit hatay a gelmekten vaz geçti benle üç takım kitap göndermeyi uygun gördü.
 Bu arada bilindiği gibi İnternet medyada Engin ile Mihraç arasında küfürleşmeler hakaretler ayukka çıkmış milletin azgına  Acil  ismi sakız olmuştu.
Hataya gitmişken  Hatay da ki arkadaşlarla artık Mihraç ın Acil ismini ağzına alması yanlıştır kendisi Arap milliyetçisidir dünyayı Hatay dan ibaret görmektedir herkes gibi acil  söylemini rafa kaldırıp tarihin sayfalarında bırakması gerektiğini söylemeyi kafama koymuştum.

Örnekle izah etmek gerekirse bilindiği gibi
Engin in de Bitkisel durumdaki eşini öylece bırakıp  bir başka hatuna giden  ve Peydahladığı çocuğu cami havlusuna bırakıp kaçan baba konumunda dır  çocuk Suriyelerde  Türkiye de kendi başına “ mendil satarak araba camı silerek “ birazda para yaparak büyümeye çalıştığını görünce ve gittiği kadın (TKEP) dE Engini kapı dışına koyunca  O cami havlusuna bıraktığı çocuk aklına gelmiş eh birazda birikmişi var diye cin fikir yürüterek Tekrar o  çocuğa sahip olmak için  bir şekilde çocuğun Ayakta kalmasını sağlayan kişinin  anasına, avradına, kardeşlerine küfrederek  geri almak için elinden geleni ardına koymamış tir Ve işte bu zihniyette ki kişinin de bu acil isimli çocuğu hak etmediğini söylemek  ve tartışmak adına hataya gidince fikir edinmeyi de kafama koymuştum.
       

15.07.2010 Tarihinde Hataya gitmek için biletimi aldığımı ve yola çıktığımı   Adnan arkadaşıma  söyledim. Ben hataya otobüsten indiğimde beni kimse karşılamadı Adnan ı aradım indim dedim  şu servise bin şurada in  oradan ara ben seni alacam dedi. Öylede yaptım. Servisten indiğim durak Adnan arkadaşın hemen evinin arkasındaymış gelip beni aldı Aksakallı dev cüsseli baba Adnan ı ilk defa görmüştüm heybetinden de çok etkilenmiştim çok babacan çok candan tavırlarla beni evine davet etti. Gittik hoş beş edip acilen yemek ikramı ve çay faslı yapıldı  o ara bir telefon geldi Adnan tamam bacım bendede  kalabilir ama Hüseyin kardeş bilir ona sorayım dedi Hocam  Mihriban  aradı sizi evine davet ediyor dedi.
 Çok heyecanlandım Yüksel ağabeyimin kaldığı eve onun kaldığı yatağı paylaşmak duygusu içimi alev  alev sardı olur gidelim dedim.  Adnan espiriyle karışık hocam bu ne heyecan seni hoş tutamadık mı bu ne acele dedi gülüştük tamam haklısın dedi ve beni alıp Mihriban Bacımın evine gittik  Merdiven başında kalabalık bir ayakkabı görünüyor nedir dedim Festival nedeniyle çok hareketli günler  yaşıyoruz. Gelen tüm yoldaşlar buraya uğruyor az önce  Sanatçı Ferhat TUNÇ geldi yukarıda dediler çok aldırmadım beni de yukarıya çıkardılar  odanın ortasında Mihriban ın  babası (Zeki URAL)koltukta oturmuş Ferhat Tunç  yanına oturmuş  resim çektiriliyordu odaya ben girince  daha da hareketlendi ortam aldığım  terbiye gereği büyüklerimin elini öptüm herkesle tokalaştım bir resimde  ben çektirdim Yaşlı baba ve Ferhat tunç la üçlü

Sonrada odada olan herkesle birlikte resim çekildi daha sonra hoş beş ettik  Ferhat ın vakti kısıtlıydı  ve Yarın kahvaltıda buluşmak üzere kalktı gitti. Biz Mihriban ve ailesiyle baş başa kaldık bacım beni rahat ettirebilmek adına seferber oldu 15 dk sonra iki tane genç geldi eve selamlaştıktan. Mihriban gencin birine dönerek Tevfik Hüseyin hocam bizim hocamızın emanetidir bir hafta buradadır  ne ihtiyacı varsa nereye gitmek isterse programı beraber yapın ayrıca Hatay ın tüm tarihi ve görülmesi gereken her yeri görmesini sağlayacaksın deyip beni Tevfik kardeşime havale etmişti. Saman dağı festivali de başlamıştı Tevfik komitedeydi çok yoğundu ama sen merak etme hocam isteğin harfiyen yerine gelecek dedi ve ilk programımız o gece saman dağı na gitmek isteğimi belirtim akşam yemeğinden hemen sonra bir araba içinde Tevfik kardeşim geldi beni alıp Festivale götürdü. Samandağ da mahşeri bir kalabalık sol adına hayatımda gördüğüm en güzel birliktelik en güzel kalabalık  tüm siyasetlerin pankart ve flamaları büyük bir cadde boydan boya kermes her siyaset kendi dergi yazı ve becerilerinin kardeşçe sergilendiği ve paylaşıldığı bir ortam ayrıca Gurup yorum  dan dolayı müthiş güzel bir konser ve  müthiş bir kalabalık bir ağızdan söylenen marşlar ve şarkıların paylaşıldığı sınırsız bir ortam. Tatlı bir moral sarhoşluğu ile geceyi tamamlamış geri döneceğime  yakın Tevfik arkadaş Mehmet Güzel diye bir arkadaşla  tanıştırdı ve Mihraç a soracağın yönelteceğin her şeyi Mehmet arkadaşa sorar söylersin dedi ve yarın akşam yine burada festivalde oturup konuşalım deyip ayrıldık o gece Mihriban bacım geç olmasına rağmen beni bekliyordu daha önce ağabeyimin kaldığı oda olduğunu onunda burada kaldığını söyledi sende kal dedi çok mutluydum ve sabaha kadar heyecan ve  ağabeyimin düşüncelerine ulaşabilmek yaşaya bilmek adına gözüme sabaha kadar uyku girmedi. Sabah kapının zili çaldı zaten  uyanmıştım  kalkıp giyindim çağırılmak üzere hazır bekliyordum kahvaltıya diye seslendi bacım  aşağıya indim bahçeye mükellef bir sofra kurulmuş masanın bir ucunda Ferhat Tunç ortalarda saz ekibi  karşılarında komşu kadınlar ve çocukları diğer başa da ben oturdum  Kahvaltı başladı espriler  konuşmalar tanışmalar sonrası bu günü resmeyleyelim  dedinildi komşular Ferhat la resim çektirmek için yarış ederken biz bacımla sohbet ediyorduk bir resim benim arkamdan çekildi
Hatay’da benim boyama kitaplarımı satmadılar. Hüseyin’i Ferhat Tunç ile birlikte Zeki
Ural’ın evinde kahvaltı masasına oturtmayı başardılar. Enseden çekilmiş fotoğrafını internete koydular. Ferhat Tunç’la birlikte Zeki Ural’ın yanında Hüseyin Eriş’in fotoğrafını çektiler. “Yüksel Eriş’ten Hüseyin Eriş’e…” diye cazgırlık yaptılar. Canım daraldı,  http://yukseleris.blogspot.com blogu yayına girdi. Blog duyurusunu Engin Erkiner yaptı. Mihrac Ural ile karşı karşıya geldim. Hüseyin Eriş’i Mihrac’ın ağzından aldım.



Nedeni de Ferhat  Tunç un  karşımdaydı o nedenleydi   
 Bende bu güzel ortamın bir bireyi olmak niyetiyle resim çektirdim.  Çekilen resimler Mihraç ağabeye ulaştırılmış ki Mihriban bacım bana dönerek Hocam ağabeyim  diyor ki eğer Hüseyin kardeşim  olur verirse bu resimleri AYRI VARLIK sayfamda  paylaşmak istiyorum ama yok derse koymam bilgisi olsun dediğini söyledi.
Asla sakıncası olmadığını yaptığım şeyin yanlış olmadığına inandığım için geldiğimi resmi paylaşmanın da bir mahsur teşkil edeceğini düşünmüyorum  tabi ki resim  konulabilir dedim.   Daha hataya gelmeden kitaplarının satılmayacağını anlayan Cahit Çelik sotaya yatıp benim gelişimi beklemiş ve  Resim Ayrı varlıkta çıkınca
Hüseyini kullandılar  Mihraç canavarının  ağzından aldım hüseyini gibi Spekülasyonlarına başladı


 Bu arada kendisi de Engin e dergilerle ilgili yalvar yakar olmuş İbrahim e üç beş satınca bir anda Avrupalılara yaltaklığa başlamış hata da  geçen her güzel günümü zehir etmek bir yerlere çamur atarak çirkinleşmeye başlamıştır. Daha önceleri Engin ve Mihraç ın çirkin dillerini eleştiren onları kınayan Cahit daha pis kaba küfürbaz ve daha argo dil kullanmaya başladı neyse Ogün çok güzel geçen bir kahvaltı dan sonra herkes dağıldı Tevfik hocam bana bugün akşama kadar müsaade  ver dergimi çıkaracağım  akşam  tamamen sana amadeyim dedi gitti ama Mihriban bacım bu günü boş geçirmeyelim gel deyip beni iki sok aşağıda bir yere götürdü. Bir eski virane evi göstererek Yüksel hoca bu evde kaldı burada toplantılar yapılıyordu bir gün baskın yapıldı  jandarmalar geliyordu  bak şu duvardan  şu eve kaçtı bu evde  saklandı şu arka kapıdan kaçtı duvar yerinde duruyor da evinde gizlenmesine müsaade eden  aile vefat etmişti tanışamadım ama yan komsudan biri seslendi misafirin mi Mihriban diye he  abla bu kim  biliyor musun dedi komşu kim ki diye seslendi Bu bizim emanetimiz  hani bir hoca vardı tarif etti önce sonra Yüksel dedi ve emin olun o anda a ninemin  gözünden akan yaşı ben gördüm çok etkilendim neden ağlıyor dedim yüksel hocayla bu  bahçede beraber sohbet edip çay içmiştik  er halde anılar canlandı  dedi ve Arapça konuşmalar oldu  o nine sevgiyle bizleri yolcu etti
 Yola esas çıkış nedenim olan engelliler meselesini çözmem gerekiyordu
Saat 14.00 olmuştu Engelliler dernek Başkanını aradım Merkezde belediye parkında bir kahvede buluşmak için hazırlandım oradan bir taksi çağırdı Mihriban tarif etti beni parka bıraktı araç Başkan arkadaşımla  engelliler adına sohbet çözüm ürettik saat 17.00 de Tevfik beni parktan almaya geldi akşam yemeği yedik Festivale  ikinci gece biraz erken gidelim denildi ve erken gittik orada Mehmet le görüştüm oturduk  bu çirkin  kayıkçı kavgasından duyduğum üzüntümü belirttim Mihraç hakkında Acil ismini rahat bırakmasını başka bir isimle isterse devam etmesini Acil hareketinin Yüksel ve Ömür den sonra tamamen nadasa bırakılması gerektiğinin düşüncesinde olduğumu belirtim. Mehmet arkadaş beni iyice dinledi ben iletirim dedi ve Hocam yarın seni bizim fakir haneye bekliyorum almaya geleceğim dedi peki deyip yanından ayrıldım ve Saman dağı  festival inin o güzel coşkusuna katıldım O gece festivalin sanatçısı  Ferhat TUNÇ tu yer yerinden oynadı iğne atsan yere düşmez bir konser di konserin ortalarına doğru  dinleyici arasında müthiş bir hareketlenme oldu boyum kısa olduğundan önce anlayamadım ne olduğunu Adnan kardeşimin kızı  Abi bak sahnede kim var dedi kendime yer açarak ileri geçtim sahnede Ferhat ın yanında Filistinli ilk uçak kaçıran kadın korsanı Leyla HALİT  vardı kendi diliyle konuşmasını yaptı ajitasyon dolu bu konuşmadan sonra dinleyici çıldırdı yaklaşa bilmek  dokuna bilmek için herkes bir birine girdi ben kendimi oradan zor kurtardım ezilmemek için oradan çıkıp Tevfik arkadaşın dergisinin tanıtım yapılan tezgâhına geçip gecenin bitmesini bekledim ve Tevfik ile geri döndüm. İkinci ve festivalde son gecemdi Mihriban bacımın evinde çok sohbet ettik komsularla  konuştuk  ben çok mutluydum gördüğüm ilgi beni mutlu ediyordu hatta bir ara ev halkına  beni yüksel olarak karşıladınız  bu hürmet onun  kıskandım dedim kekse ben  mashar olsaydım bu duyguya sevgiye dedim. Sen bizim kardeşimiz dostumuzsun bu kapı sana her zaman açık burada bir evin olduğunu unutma deyip beni mutlu ettiler. Sabah uyandık kahvaltı sonrası  bu günün programını yaptık bugün Hatay ın meşhur  St. Peter kilisesi  ve  Simon  Stylites manastırıyla başladım  Her tarafını gezdim şehre inip  Arkeoloji  Müzesini gezdim
Resimler çektik  yorgun bir vaziyette döneceğim zaman Mehmet arkadaştan  telefon geldi hocam seni almaya geliyorum dedi.  Mehmet in  köy ünün ismini şuan bilemediğim  evine gittik çok güzel bahçesi olan bir yerdi güzel bir gece yemeği yedik Yüksel ağabeyimden eski ilişkilerden Hatay lı dostların  ağabeyime  olan  tutkusundan  ve şauna kadar Hatay gözlemimden bahsettik çok geç olmuştu Mehmet yarın karpuzları tezgâha bırakacağım yani erken kalkacağım sen  uyanınca  Tevfik i ara seni alır dedi yok ben senle uyanırım gelirim dedim peki ben seni  İrfan Ural ın dükkânına bırakırım dedi uyuduk sabah İrfan Ural ın müzik aletleri sattığı dükkânına gittim bol  bol konuştuk saat 14.00 gibi  geldi Tevfik kardeşim Hatay ın kendine has yemekleri ni yapan eski püskü bir mekan dı ama lezzetli yemekleri olan bir yere gittik yedik içtik ben Adnan arkadaşıma uğramak istiyorum dedim hemen götürdüler Yengem seferber oldu nasıl ağırlayacaklarını  şaşırdılar çok onurlandım Adnan çok güven veren biri ve birbirine çok tutkun bir aile ye sahip  O gecemi de  Adnan da geçirdim sabahladık desem yeri var  evet bugün programımda  başka tarihi yerleri gezmek vardı Tarihi Uzun çarşısını ve  El mikdat Türbesini dolaştım çok güzeldi  yavaş yavaş yorulmaya başlamıştım ama Nebil  Rahuma nın mezarını ziyaret etmeden gelmek  beni üzer dedim günler yetmeyecek düşüncesindeydim  Mehmet arkadaşı çağırdım beraberce Nebilin temsili kabrine ve diger yoldaşların kabirlerine gidip ziyaretimi gerçekleştirdim. Tekrar Mihriban bacıma döndüm bir gece daha kaldım Cuma döneceğim dedim  o gece  Tevfik kardeşimi çağırdık son sohbetlerimizi yaptık Mihriban bacım Tevfik Hüseyin hocama  arabada yer ayırt Cuma gitmek ister bir yarınımız var gezmediğiniz göstermediğiniz yer varsa oraları da yarın gezdirin  dedi Evet dedi Tevfik ben en güzelleri en sona sakladım abla yarın hocamı Harbiyeyi gezdireceğim Defna nın güzelliklerini gösterip orada güzel bir yemek yiyeceğiz hocamda anı olarak kalsın dedi  Tevfik evden çıkıp Terminale gitti biletimi almış geldi biletimi bana teslim etti Sabah Mihriban bacım ailesi ve komşularla vedalaştım (NOT: Geliş biletimin ücretini ben dönüşümü Mihriban bacım verdi  YANİ: Cahit ÇELİK in  dediği gibi kimse kimsenin uçak biletini almadı kimsenin de böyle talebi olmadı derler ya kişinin zikri neyse fikride o ) Evet Hatay ın Harbiye si nde defna diye muhteşem bir  koruluğu var her yerden sular akıyor  üzerine kurulan   yerlere yemek yiyecek nefis yerler kurulmuş buranın güzel manzara eşliğinde Tevfik kardeşimle son görüşmelerimi yaptım kendisine bana verdiği hizmet ve zahmetlerden dolayı teşekkür ettim geç saatlerde  Adnan Arkadaşımın evine geldim oradan yola çıkacaktım  sabah kalktığımda yenge hanım çok becerikli olduğundan eşimin içli köfteyi çok sevdiğini  lafımın arasında söylemiştim aklında kalmış onu hazırlamaya başlamış koşuşturuyor du son konuşmalarımızı yaptık Adnan arkadaşıma buraya gelmeme vesile olduğu için  bu güzel izlenimleri edinmeme sebep olduğu için teşekkür ettim Tevfik ve yanında gençlerle gelip beni otobüsüme kadar götürmek üzere aldılar çok mutluydum  çok saygı gördüm tabi ki yüksel faktörüydü bu ama yinede ben ihya olmuş güzel duygu ve anılarımla  otobüse bindim döndüm Sendikacılığım dernekçiliğim milli sporculuğum Tsm sanatçılığıma rağmen ismim bilinmeyen ben Cahit Çelik in kitaplarının Hatay da satılamaması nedeniyle olay haline gelip onun anlatımıyla bütün bu güzelliklere tüy dikmiş çirkinleştirilmiş Spekilasyon lara neden olmuştur.  Anlayamadığım Hatay gezim Mihraç a ne kazandırmış  Engine ne kaybettirmiş tiki bu tantana ya neden olmuştur. Ama 33 yıldır  varlığından haber alınamayan Cahit burada kendini  ben yükseli tanıyorum sen tanımasın
Hüseyin benim sözümden çıkmaz ben onu yedirmem  Hüseyin hata yaparsa benim hatam kabul ederim gibi sözlerle kendi varlığını öne çıkarmak istemiş ama ne isa ya ne musaya yaranamamıştır  en kötüsü kendini seven saygı duyan  benim ailemin gözünde zerre kadar kalmamış yok olmuştur.

Yüksel Erişin ölümünden 33 yıl sonra Hatay'a giden Hüseyin Eriş gezi dönüşünde "HATAY GEZİM VE İZLENİMLERİM" başlıklı bir yazı yazmış. Bu yazıda, "Yıllar önce ağabeyim Yüksel ERİŞ ile çok nadir görüşüp konuşmalarımda bana Hatay ın Kültüründen ve insanlarından bahsederdi ve ola ki bir gün gidersen orada çok sevdiğim bir ailemin daha olduğunu bil ve onları mutlaka ziyaret et demesiyle bunu kendime vasiyet kabul ederek Hataya gitmeye karar verdim. Hataya gidişimde hiçbir art niyetim ve bir yerlere görüntü vermek gibi bir niyetim asla yoktu ben bir VASİYETİ yerine getirdim ve vicdani olarak rahatladım 
Biliyorum burada sadece ismini duyduğum Mihraç URAL ağabeyime bir bağlantı yapacaklardır ama ben kendisini asla tanımadım bu bir eksiklik keşke tanısaydım çok mutlu olurdum" demiş. Bilmeyenler bilsin: Yüksel Eriş illegal örgüt adına 1976 yazında Hatay'a gitmiş ve Mihrac Ural ile görüşmüş. Görüşürken, gerçek adını söylememiş, "Benim adım Süreyya!.." demiş. İşte bu Süreyya veya Yüksel Eriş, kardeşine "illegal ilişki kurduğum ailemi ziyaret et!" der mi? Diyelim ki dedi, insan bu vasiyeti yerine getirmek için 33 yıl bekler mi? Hüseyin Eriş beklemiş!
Evet, ( "illegal ilişki kurduğum ailemi ziyaret et!" der mi? ) kelimesi hariç gerçekten bu yukarıda söylediklerimin her kelimesine sahip çıkıyorum ve yüksel Ağabeyimle  konuşmayı ben yaptım  Cahit bunu yalanlayacak fikir yürütecek hakka da duyuma da sahip değil 33 yıl beklemek meselesine gelince şimdi  uygun oldu  şartlar şimdi gelişti ve Cahit e bu konuda hatta hiçbir konuda hesap vermek gibi bir derdim olmadı.


NOT: Bundan sonraki yazım Yüksel ağabeyimizin yerine koyup saygımızı ailecek kusur etmediğim ağabeyimiz Cahit ÇELİK ile dostluğumuz nereden geliyor husumetimiz  (bana göre yok) nedir nerede başladı onu anlatacağım.

5 yorum:

  1. Yüksel Eriş, Acilci devrimcilerin hocası. THKP-C(Acilciler) örgütünün hocası, insanlık onuru taşıyan davası uğruna şehit olacak kadar kararlı olan öğretmenidir. O hepimize çok şey öğretti. İşkencelerde Ser verip sır vermememin nedeni Yüksel hocayı örnek alarak, bir yönetici olarak sorumluluğum karşısında dik durmam, doğrularımın ilkelerine bağlı olmamdandır. Bunarı özel olarak yazacağım. Bu güne kadar Yüksel Hoca hakkında aktardığım kısa notlar kadar mutlak doğruları okurla paylaşacağım. Kendini bilmez, belden aşağı küfürlerle aile terbiyesi almamış, tanımadığı insanların ilgisiz aile efradına aklın almayacağı çirkinlikle saldıranların, terbiyesizlikleri ve bu minvalde yazacakları muhatabımız olmayacaktır. Geç olsa da Hüseyin kardeşimin yazdıkları bizim adımıza bir cevaptır. Hayatında görmediği, bilmediği ortak bir tarih paylaşmadığı insan üzerine bunca çirkin karalamalar yapan kişi için daha fazla bir şey söylemeye değmez.

    Hüseyin Eriş Kardeşimin yukarıdaki yazısına gelince; benim bilgim dahilinde olan her aktarımı doğrudur. Kaldı ki ne olmuş, bir misafir gelmiş ve geri dönmüş bu dile dolamak ucuzluk değil mi?. Bu kişi Yüksel Hocanın kardeşi olduğu için heyecan yaratıp ilgi yoğunluğu oluşturması kadar doğal ne olabilir. Bu güne kadar Yüksel hocaya ilişkin yazdığım sevgi ve sohbet aktarımlarının tek harfi bile yanlış olsaydı, Kardeşi Hüseyin Eriş’e böylesi bir ilginin suni olarak oluşturulması mümkün olur mu? Sevgiden yoksun olanların bunu anlamasını beklememek gerek. İtirafçı Engin de evimize geldi, yattı, yemeğimizi yedi. Sonra vefat eden Annam dahil ilgisiz insanları diline dolamasından da anlaşılan o ki, bu tür insanların esamisi dahi anılmaz. Birde iz bırakacak bir bilgisi olmayanın, yazdığı her şeyde zorlama bir elastiki demagjoinin yer aldığı bir insanın iz bırakması düşünülebilir mi? Bu adam Antakya’ya ayak basabilir mi? İşte fark budur.

    YanıtlaSil
  2. Hüseyin kardeşim, özgür iradesiyle beni siyasi açıdan nasıl tanımladığına ilişkin görüşlerini aktarmış. Bu ziyaret öncesi mi sonrasına mı ait anlamadım. Ama her ne ise, her insan özgür iradesiyle tutumunu ortaya koyması bu tutumun siyasi değer taşıması halinde saygıya değerdir. Bunun için kısaca ona da bilgi iletmeyi uygun gördüm.
    Güzel kardeşim Hüseyin sözüm sana ve okura, bu ülke farklılıkların ülkesidir. Ne Hatay'ın ne İstanbul’un, Ankara’nın ya da Diyarbakır'ın. Zerre kadar demokrat olan, zerre kadar devrimci olan barış içinde bir arada yaşamın yolunu farklılıkların özgürlük ve demokrasi taleplerinin ikamesiyle mümkün olacağını iyi bilir. Azınlık mensubu olmak zordur bu ülkede, zaten sol saflarda ırkçılık-milliyetçilik kol geziyor, bir de buna itirafçıların, MİT ajanların intikam ve kin güdülerini ekleyin. Gerisini anlamak zor değil. Demem o ki, bu ülkede üçüncü en büyük etnik topluluk Araplardır. Bu gücü ortak ülkemiz demokrasi mücadelesine katmak için küçük bir çabaya karşı kör gözle saldırmanın anlamı nedir? Kürtlere on yıllardır aynı şeyi yapmadı mı? Ondan sonra ne oldu. Bu gün demokrasi adına geride kalan Kürt özgürlük hareketi değil mi? Tüm Türkiye solu seçimlerde %1 oy alır. Bu ayıp milliyetçilik nedeniyle değil mi? Bunu yaparak bana saldırmak ne işe yarar anlamı olur mu. Acilcileri hocası Yüksel hoca bile Arap davasını bilen ve önceki aktarımlarımda dile getirdiğim gibi bu konuya ele alma eğilimi içinde olan bir yoldaştı. Acilcilik demek her türlü etnik ve inançsal hakları da içeren bir devrimci demokratik sosyalist harekettir. 1. Kongrede de bu tespit edilmiştir. Kongrenin karara bağladığı yeni Programda bu konu enine boyuna işlenmiştir. Bunları Kongre belgelerini yayınladığımda da ortaya koyacağım. Ben 1 kongrenin oy birliğiyle seçtiği bir yönetici olarak II: kongreye kadar kurum ve kararları uygulamakla mükellefim. Bunu yapıyorum. Bunları örgüt imzası altında olan yazılarda aynıyla tutarlıca görmek mümkün. Şahsi yazılarım ise altında kendi imzamı taşıyor. Buyursun tek Allahın kulu, bir tek satır alıntıyla bunun tersini söylesin. Ama İtirafçının alıntısız, mal etme demagojileriyle hareket edecek olanlar zaten iflasın temsilcileridir. Bunu iyice bilmek gerek.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. (mesajımın III. ve son kısmı)


    Bu ülkede tüm emekçilerin demokrasi mücadelesini kimseyi dışta bırakmadan, dinamiklerini demokrasi mücadelesi sürecine katarak (zira istesek de istemesek de var olan bu etnik topluluklar tıpkı Kürtler gibi sürece katılacaktır) güçleri birleştirmek gereklidir. Binlerce makaleme göz atın, bu kanılarım dışında, tek bir kavram bulmak mümkün olamaz. Ama kin bir kez gözü bürüdü mü, yazıları okumadan yargısız infaz çok kolay olur. Kolay olur ama ahlaklı olmaz…

    Mihrac Ural Arap kökenli bir anne ve babadandır, bir de üstüne üstelik Alevi kökenli... Bu bir suçsa evet ben öyleyim ve bundan onur duyuyorum. Kimliğimin zenginliğiyle yazıyorum buyurun siyasal eleştiri getirin diye de ekliyorum… Kimin siyasi bir eleştirisi varsa buyursun yazsın. Bunu yapmayanların kolayına kaçarak kendi ahlaklarını sergileyen karalamaları ciddi olabilir mi? Fikir üretemeyenlerin küfür üretmesi ise çok normal.

    Hep söyledim, bu ülke birimizin değil, hepimizin bunu herkes algılamalıdır. Dolaysıyla hep beraber bu mücadeleyi kazanama yollarını bulalım. Kim hangi olumlu dinamikleri katacaksa ona yol açalım destek olalım milliyetçi ön yargılarla köstek olmayı zaten bu devlet yeterince yapıyor… İddiayla söylüyorum Kürt sorunu kadar Arap sorununu programına almayan bir devrimci hareket devrimci olamaz. Yakın zamanda bu satırları tersini iddia edenlere hatırlatacağım.


    Buradan Hüseyin kardeşime de sevgimi ileterek bu noktayı dikkate almasını rica edeceğim. Ya da yazdığı yazıya kısa bir açıklama yapmasını dilerim; Yoldaşlarımı ailemi gördü orada Arapçılığa, Hatay'cılığa hiç rastladı mı? Samimi ve özgürce buna cevap vermeli, kimsenin kafasında soru işareti bırakmamalıdır. Bunu yapacağından da eminim.

    Sonuç olarak. Yüksel hocam benim onur kaynağımdır. Geride ona saygı adına kalanlar benim saygımın bir uzantısıdır. Bu da çok normaldir. İllegal koşullarda kimsenin kimseyi bilmediği bir alanda iki kez gelip gitmiş bir insana saygıyı sürdürmek onun biz öğrencilerinin omzundaydı ve öyle oldu. başarmışız. bu bir kenara not edilmelidir.

    Yüksel Eriş hoca, Hüseyin kardeşimi şunu demiş "illegal ilişki kurduğum ailemi ziyaret et!" ilk kez duydum. Bu doğrudur. Bunu söylemesi kadar doğal hiç bir şey yoktur. Yüksel hoca aileden biriydi ve öyle saygı gördü.

    Mihracan ablam hamileydi. Erkek gelirse Yüksel, kız gelirse Ömür adını vereceğiz (Şehit yoldaşımız, ailemizin bir parçası olan Ömür Karamollaoğlu adına) diye ailece karar aldık. Kız geldi. Ömür adını aldı. Yeğenim Ömür, Şehit yoldaş Ömür’ün anısını taşıyarak büyüdü. Bu gün dünyanın sayılı bilim adamları arasında çalışmalarını sürdürüyor, Amerika’da Duke üniversitesinden genetik mühendisliği doktorasına haizdir. Dr. Ömür, bizlerin bu örgütte olan emeklerimiz ve değerlerine bağlılığımızın açık bir ifadesidir.

    Bu noktadan bakınca, itirafçının, MİT ajanın ya da benzerlerinin böylesi kararlı bir tutarlılık gösterdiklerine, sevgi sürekliliğini ifade eden bir tutumları var mı? Yoktur. İddiayla söylüyorum, bu kirli insanlar, şehit bir tek yoldaşın fotosunu bile evlerinde barındırmazlar, varsa tarihiyle yayınlasınlar. Olsaydı zaten hiç durmazlardı. Donlar bu kavgaya sırtlarındaki kamburu teşhir ettiğim için girdiler MİT uzantısı oldukları içinde devam ediyorlar.

    Siyasi duruşla ilgili olarak söyleyeceğim şey, son 5 yılda yazdıklarımı başkasının bir ömür boyu yazdıklarıyla yan yana getirmek yeterlidir. hepinize selamlarımla.

    Mihrac Ural
    30 Aralık 2011

    YanıtlaSil
  5. Hüseyin eriş ağabeyimizin internet bloğunda yayınladığı Yazıların içeriği açısından önemli tarihsel belirlemeler ve anekdotlarla dolu olduğunu görüyoruz. Hüseyin eriş eğer bunları bir metedolojide kaleme almaya devam ederse yazdığı tarihin bir kitap olabileceği ve yakın tarihimize değin arşiv oluşturabileceğine inanıyorum.

    Hüseyin eriş Hem devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehit düşmüş yüksel eriş hocanın kardeşi Hemde yakın tarihin önemli bir tanığı ve muhatabıdır. 12 eylülde içeri alınmış işkenceden geçmiş o günleri iyi bilen biridir. O günleri iyi bilen insanların geçmiş politik fraksiyonel aidiyetleri ne olursa olsun o tanıklıklar belge niteliğindedir. Doğrusunu isterseniz önümüzdeki günlerde yüksel eriş ile yazacağı paylaşacağı şeyleri heyacanla bekliyorum.


    Kendisi ile tanışmak ve arkadaş olmaktan onur duyduğum Hüseyin eriş abimize çalışmalarında başarılar diliyorum. Bu tarih hokkabazlar,yalancılar ve kendi çirkinliklerini namuslu devrimci insanların üzerinden aklamaya çalışanların konuşabilecekleri bir tarih olamaz o tarihin asli unsurları namuslu yiğit onurlu devrimcilerin işidir. Hüseyin erişte o insanlardan biridir. Hüseyinden sendika deneyimleri özellikle 12 mart sonrası tanıklıklarını anlatmasını bizlerle paylaşmasını bekliyorum.

    Sevgili Hüseyin eriş ağbimize çalışmalarında kolaylıklar , başarılar diliyorum.
    Hasan balcı

    YanıtlaSil