HATAY GEZİM VE SPEKÜLASYONLAR
Facebook sayfamda gezinirken yeni bir” Mesaj ve arkadaşlık” isteği ile karşılaştım. İstek yapan arkadaşı daha önce hiç tanımıyordum mesajında merhaba dost diyordu ben Hatay dan Adnan KERİMOĞLU eriş yazdım sen çıktın Yüksel Eriş’le bir bağın yakınlığın varmı merak ettim diyordu evet yazdım ve ekledim arkadaşımı.
Yüksel hocaya olan saygı ve sevgisini yazıyordu mesajlarında Daha sonraları dostluğumuz ilerledi. Her zaman methini duyduğum Samandağı festivalini çok merak ettiğimi bir gün mutlaka geleceğimi söyledim sonraları Hatay dan birçok yeni arkadaşlarım oldu facebook ta Mihriban bacım, Hasan, Tevfik, Zihni vs onlarca sı bilindiği gibi ben engelli dernek yöneticisyim o günlerde Hatay şubemiz olan engelliler derneği ile Merkez arasında sorun vardı o meselenin çözümü de dernek olarak bendeydi çözüm bekliyordu böylece Hataya gitmek hasıl oldu.
Bu durumu Adnan arkadaşla paylaştım geliyorum dedim Başım gözüm üzere kardaşımızsın burada onlarca evin var onur misafirimizsin geliş gününü söyle ben karşılarım seni dedi.
Bu durumu Adnan arkadaşla paylaştım geliyorum dedim Başım gözüm üzere kardaşımızsın burada onlarca evin var onur misafirimizsin geliş gününü söyle ben karşılarım seni dedi.
Bu sıcak konuşma bana cesaret verdi kararım kesinleşti Cahit ÇELİK abimle zaten önceleri görüşüyorduk hatay a gitme fikrim garantilenince daha sık görüşür olduk ve en kısa zamanda gitmeyi düşünüyorum demek üzere yine evine gittim.
Cahit ÇELİK çocuklar için resim yapma ve boyama sanatıyla ilgili kitapçıklar çıkarmış hiç satamamış ve tüm kitaplar elinde kalmış bunalıma girmişti ve bunları tüketebilmek için başvurmadığı okul uygulamadığı taktik gitmediği ilişki kalmamıştı En son burjuva medyasının en çirkinlerine bile müracaat ederek promosyon olarak bari dağıtın diye yalvarmalarına karşılık dağıtımını sağlayamamıştı .
Sayfamda arkadaş olduğum Mihriban bacı ne zaman geliyorsan söyle biletini ben aldırayım benim misafirimsin asla bırakmam sen yadigârımızsın diye tembih etti o gün Cahit ağabeyime gittim biletimi alınıyor gidiyorum dedim.
Önce Cahit ağabeyim bana benim şu resim boyama kitaplarımı da götür orada satmaya çalış sen söylersen hepsini tüketirler dedi satarsan yarısı senin diye ekleyince ben asla olmaz sana katkı sunmak benim görevim satabilirde sana katkı sunabilirsem çok mutlu olurum Dedim daha sonra bende geleyim mi dedi Bilmem sorayım dedim Mihriban la telefonlaştım bekle döneceğim sana dedi 10 dk sonra telefon geldi erkek sesiydi alo dedim merhaba ben Mihraç dedi kardeşim hataya geliyormuşsun çok sevindim evim senin evindir Hataya indiğinde telefon et bacım seni alacak dedi. Kendisine Cahit hoca da gelmek istiyor dedim kim Cahit hoca dedi Yüksel ağabeyimin arkadaşıydı benim görüştüğüm tek kişi dedim ve gelmek istemesinin de nedeni yazmış olduğu resim ve boyama sanatıyla ilgili kitapçıklarını tanıtıp sizin vasıtanızla tüketmek olduğunu söyledim. Başımın üzerinde yeri var bacıma söyleyin geliş gidişinizi ayarlasın dedi kitaplar konusunda da hepsini alırım demiyorum biliyorsun ben Türkiye ye giremiyorum bacıma söyleyin bizim öğretmen arkadaşlarımızın olduğu” okullara vermeye çalışsın” dedi ve biliyorsunuz okullar şuan kapalı ancak açıldığında bırakacağınız kitapları tanıtıp satıla bilenleri satarlar buda bizim hocamıza katkımız olur dedi.
Bu konuşmayı Cahit ağabeyime söylediğimde satışı garanti görmemiş olacak ki Cahit hatay a gelmekten vaz geçti benle üç takım kitap göndermeyi uygun gördü.
Bu arada bilindiği gibi İnternet medyada Engin ile Mihraç arasında küfürleşmeler hakaretler ayukka çıkmış milletin azgına Acil ismi sakız olmuştu.
Hataya gitmişken Hatay da ki arkadaşlarla artık Mihraç ın Acil ismini ağzına alması yanlıştır kendisi Arap milliyetçisidir dünyayı Hatay dan ibaret görmektedir herkes gibi acil söylemini rafa kaldırıp tarihin sayfalarında bırakması gerektiğini söylemeyi kafama koymuştum.
Örnekle izah etmek gerekirse bilindiği gibi
Engin in de Bitkisel durumdaki eşini öylece bırakıp bir başka hatuna giden ve Peydahladığı çocuğu cami havlusuna bırakıp kaçan baba konumunda dır çocuk Suriyelerde Türkiye de kendi başına “ mendil satarak araba camı silerek “ birazda para yaparak büyümeye çalıştığını görünce ve gittiği kadın (TKEP) dE Engini kapı dışına koyunca O cami havlusuna bıraktığı çocuk aklına gelmiş eh birazda birikmişi var diye cin fikir yürüterek Tekrar o çocuğa sahip olmak için bir şekilde çocuğun Ayakta kalmasını sağlayan kişinin anasına, avradına, kardeşlerine küfrederek geri almak için elinden geleni ardına koymamış tir Ve işte bu zihniyette ki kişinin de bu acil isimli çocuğu hak etmediğini söylemek ve tartışmak adına hataya gidince fikir edinmeyi de kafama koymuştum.
15.07.2010 Tarihinde Hataya gitmek için biletimi aldığımı ve yola çıktığımı Adnan arkadaşıma söyledim. Ben hataya otobüsten indiğimde beni kimse karşılamadı Adnan ı aradım indim dedim şu servise bin şurada in oradan ara ben seni alacam dedi. Öylede yaptım. Servisten indiğim durak Adnan arkadaşın hemen evinin arkasındaymış gelip beni aldı Aksakallı dev cüsseli baba Adnan ı ilk defa görmüştüm heybetinden de çok etkilenmiştim çok babacan çok candan tavırlarla beni evine davet etti. Gittik hoş beş edip acilen yemek ikramı ve çay faslı yapıldı o ara bir telefon geldi Adnan tamam bacım bendede kalabilir ama Hüseyin kardeş bilir ona sorayım dedi Hocam Mihriban aradı sizi evine davet ediyor dedi.
Çok heyecanlandım Yüksel ağabeyimin kaldığı eve onun kaldığı yatağı paylaşmak duygusu içimi alev alev sardı olur gidelim dedim. Adnan espiriyle karışık hocam bu ne heyecan seni hoş tutamadık mı bu ne acele dedi gülüştük tamam haklısın dedi ve beni alıp Mihriban Bacımın evine gittik Merdiven başında kalabalık bir ayakkabı görünüyor nedir dedim Festival nedeniyle çok hareketli günler yaşıyoruz. Gelen tüm yoldaşlar buraya uğruyor az önce Sanatçı Ferhat TUNÇ geldi yukarıda dediler çok aldırmadım beni de yukarıya çıkardılar odanın ortasında Mihriban ın babası (Zeki URAL)koltukta oturmuş Ferhat Tunç yanına oturmuş resim çektiriliyordu odaya ben girince daha da hareketlendi ortam aldığım terbiye gereği büyüklerimin elini öptüm herkesle tokalaştım bir resimde ben çektirdim Yaşlı baba ve Ferhat tunç la üçlü
Sonrada odada olan herkesle birlikte resim çekildi daha sonra hoş beş ettik Ferhat ın vakti kısıtlıydı ve Yarın kahvaltıda buluşmak üzere kalktı gitti. Biz Mihriban ve ailesiyle baş başa kaldık bacım beni rahat ettirebilmek adına seferber oldu 15 dk sonra iki tane genç geldi eve selamlaştıktan. Mihriban gencin birine dönerek Tevfik Hüseyin hocam bizim hocamızın emanetidir bir hafta buradadır ne ihtiyacı varsa nereye gitmek isterse programı beraber yapın ayrıca Hatay ın tüm tarihi ve görülmesi gereken her yeri görmesini sağlayacaksın deyip beni Tevfik kardeşime havale etmişti. Saman dağı festivali de başlamıştı Tevfik komitedeydi çok yoğundu ama sen merak etme hocam isteğin harfiyen yerine gelecek dedi ve ilk programımız o gece saman dağı na gitmek isteğimi belirtim akşam yemeğinden hemen sonra bir araba içinde Tevfik kardeşim geldi beni alıp Festivale götürdü. Samandağ da mahşeri bir kalabalık sol adına hayatımda gördüğüm en güzel birliktelik en güzel kalabalık tüm siyasetlerin pankart ve flamaları büyük bir cadde boydan boya kermes her siyaset kendi dergi yazı ve becerilerinin kardeşçe sergilendiği ve paylaşıldığı bir ortam ayrıca Gurup yorum dan dolayı müthiş güzel bir konser ve müthiş bir kalabalık bir ağızdan söylenen marşlar ve şarkıların paylaşıldığı sınırsız bir ortam. Tatlı bir moral sarhoşluğu ile geceyi tamamlamış geri döneceğime yakın Tevfik arkadaş Mehmet Güzel diye bir arkadaşla tanıştırdı ve Mihraç a soracağın yönelteceğin her şeyi Mehmet arkadaşa sorar söylersin dedi ve yarın akşam yine burada festivalde oturup konuşalım deyip ayrıldık o gece Mihriban bacım geç olmasına rağmen beni bekliyordu daha önce ağabeyimin kaldığı oda olduğunu onunda burada kaldığını söyledi sende kal dedi çok mutluydum ve sabaha kadar heyecan ve ağabeyimin düşüncelerine ulaşabilmek yaşaya bilmek adına gözüme sabaha kadar uyku girmedi. Sabah kapının zili çaldı zaten uyanmıştım kalkıp giyindim çağırılmak üzere hazır bekliyordum kahvaltıya diye seslendi bacım aşağıya indim bahçeye mükellef bir sofra kurulmuş masanın bir ucunda Ferhat Tunç ortalarda saz ekibi karşılarında komşu kadınlar ve çocukları diğer başa da ben oturdum Kahvaltı başladı espriler konuşmalar tanışmalar sonrası bu günü resmeyleyelim dedinildi komşular Ferhat la resim çektirmek için yarış ederken biz bacımla sohbet ediyorduk bir resim benim arkamdan çekildi
Hatay’da benim boyama kitaplarımı satmadılar. Hüseyin’i Ferhat Tunç ile birlikte Zeki
Ural’ın evinde kahvaltı masasına oturtmayı başardılar. Enseden çekilmiş fotoğrafını internete koydular. Ferhat Tunç’la birlikte Zeki Ural’ın yanında Hüseyin Eriş’in fotoğrafını çektiler. “Yüksel Eriş’ten Hüseyin Eriş’e…” diye cazgırlık yaptılar. Canım daraldı, http://yukseleris.blogspot.com blogu yayına girdi. Blog duyurusunu Engin Erkiner yaptı. Mihrac Ural ile karşı karşıya geldim. Hüseyin Eriş’i Mihrac’ın ağzından aldım.
Nedeni de Ferhat Tunç un karşımdaydı o nedenleydi
Asla sakıncası olmadığını yaptığım şeyin yanlış olmadığına inandığım için geldiğimi resmi paylaşmanın da bir mahsur teşkil edeceğini düşünmüyorum tabi ki resim konulabilir dedim. Daha hataya gelmeden kitaplarının satılmayacağını anlayan Cahit Çelik sotaya yatıp benim gelişimi beklemiş ve Resim Ayrı varlıkta çıkınca
Hüseyini kullandılar Mihraç canavarının ağzından aldım hüseyini gibi Spekülasyonlarına başladı
Bu arada kendisi de Engin e dergilerle ilgili yalvar yakar olmuş İbrahim e üç beş satınca bir anda Avrupalılara yaltaklığa başlamış hata da geçen her güzel günümü zehir etmek bir yerlere çamur atarak çirkinleşmeye başlamıştır. Daha önceleri Engin ve Mihraç ın çirkin dillerini eleştiren onları kınayan Cahit daha pis kaba küfürbaz ve daha argo dil kullanmaya başladı neyse Ogün çok güzel geçen bir kahvaltı dan sonra herkes dağıldı Tevfik hocam bana bugün akşama kadar müsaade ver dergimi çıkaracağım akşam tamamen sana amadeyim dedi gitti ama Mihriban bacım bu günü boş geçirmeyelim gel deyip beni iki sok aşağıda bir yere götürdü. Bir eski virane evi göstererek Yüksel hoca bu evde kaldı burada toplantılar yapılıyordu bir gün baskın yapıldı jandarmalar geliyordu bak şu duvardan şu eve kaçtı bu evde saklandı şu arka kapıdan kaçtı duvar yerinde duruyor da evinde gizlenmesine müsaade eden aile vefat etmişti tanışamadım ama yan komsudan biri seslendi misafirin mi Mihriban diye he abla bu kim biliyor musun dedi komşu kim ki diye seslendi Bu bizim emanetimiz hani bir hoca vardı tarif etti önce sonra Yüksel dedi ve emin olun o anda a ninemin gözünden akan yaşı ben gördüm çok etkilendim neden ağlıyor dedim yüksel hocayla bu bahçede beraber sohbet edip çay içmiştik er halde anılar canlandı dedi ve Arapça konuşmalar oldu o nine sevgiyle bizleri yolcu etti
Yola esas çıkış nedenim olan engelliler meselesini çözmem gerekiyordu
Saat 14.00 olmuştu Engelliler dernek Başkanını aradım Merkezde belediye parkında bir kahvede buluşmak için hazırlandım oradan bir taksi çağırdı Mihriban tarif etti beni parka bıraktı araç Başkan arkadaşımla engelliler adına sohbet çözüm ürettik saat 17.00 de Tevfik beni parktan almaya geldi akşam yemeği yedik Festivale ikinci gece biraz erken gidelim denildi ve erken gittik orada Mehmet le görüştüm oturduk bu çirkin kayıkçı kavgasından duyduğum üzüntümü belirttim Mihraç hakkında Acil ismini rahat bırakmasını başka bir isimle isterse devam etmesini Acil hareketinin Yüksel ve Ömür den sonra tamamen nadasa bırakılması gerektiğinin düşüncesinde olduğumu belirtim. Mehmet arkadaş beni iyice dinledi ben iletirim dedi ve Hocam yarın seni bizim fakir haneye bekliyorum almaya geleceğim dedi peki deyip yanından ayrıldım ve Saman dağı festival inin o güzel coşkusuna katıldım O gece festivalin sanatçısı Ferhat TUNÇ tu yer yerinden oynadı iğne atsan yere düşmez bir konser di konserin ortalarına doğru dinleyici arasında müthiş bir hareketlenme oldu boyum kısa olduğundan önce anlayamadım ne olduğunu Adnan kardeşimin kızı Abi bak sahnede kim var dedi kendime yer açarak ileri geçtim sahnede Ferhat ın yanında Filistinli ilk uçak kaçıran kadın korsanı Leyla HALİT vardı kendi diliyle konuşmasını yaptı ajitasyon dolu bu konuşmadan sonra dinleyici çıldırdı yaklaşa bilmek dokuna bilmek için herkes bir birine girdi ben kendimi oradan zor kurtardım ezilmemek için oradan çıkıp Tevfik arkadaşın dergisinin tanıtım yapılan tezgâhına geçip gecenin bitmesini bekledim ve Tevfik ile geri döndüm. İkinci ve festivalde son gecemdi Mihriban bacımın evinde çok sohbet ettik komsularla konuştuk ben çok mutluydum gördüğüm ilgi beni mutlu ediyordu hatta bir ara ev halkına beni yüksel olarak karşıladınız bu hürmet onun kıskandım dedim kekse ben mashar olsaydım bu duyguya sevgiye dedim. Sen bizim kardeşimiz dostumuzsun bu kapı sana her zaman açık burada bir evin olduğunu unutma deyip beni mutlu ettiler. Sabah uyandık kahvaltı sonrası bu günün programını yaptık bugün Hatay ın meşhur St. Peter kilisesi ve Simon Stylites manastırıyla başladım Her tarafını gezdim şehre inip Arkeoloji Müzesini gezdim
Saat 14.00 olmuştu Engelliler dernek Başkanını aradım Merkezde belediye parkında bir kahvede buluşmak için hazırlandım oradan bir taksi çağırdı Mihriban tarif etti beni parka bıraktı araç Başkan arkadaşımla engelliler adına sohbet çözüm ürettik saat 17.00 de Tevfik beni parktan almaya geldi akşam yemeği yedik Festivale ikinci gece biraz erken gidelim denildi ve erken gittik orada Mehmet le görüştüm oturduk bu çirkin kayıkçı kavgasından duyduğum üzüntümü belirttim Mihraç hakkında Acil ismini rahat bırakmasını başka bir isimle isterse devam etmesini Acil hareketinin Yüksel ve Ömür den sonra tamamen nadasa bırakılması gerektiğinin düşüncesinde olduğumu belirtim. Mehmet arkadaş beni iyice dinledi ben iletirim dedi ve Hocam yarın seni bizim fakir haneye bekliyorum almaya geleceğim dedi peki deyip yanından ayrıldım ve Saman dağı festival inin o güzel coşkusuna katıldım O gece festivalin sanatçısı Ferhat TUNÇ tu yer yerinden oynadı iğne atsan yere düşmez bir konser di konserin ortalarına doğru dinleyici arasında müthiş bir hareketlenme oldu boyum kısa olduğundan önce anlayamadım ne olduğunu Adnan kardeşimin kızı Abi bak sahnede kim var dedi kendime yer açarak ileri geçtim sahnede Ferhat ın yanında Filistinli ilk uçak kaçıran kadın korsanı Leyla HALİT vardı kendi diliyle konuşmasını yaptı ajitasyon dolu bu konuşmadan sonra dinleyici çıldırdı yaklaşa bilmek dokuna bilmek için herkes bir birine girdi ben kendimi oradan zor kurtardım ezilmemek için oradan çıkıp Tevfik arkadaşın dergisinin tanıtım yapılan tezgâhına geçip gecenin bitmesini bekledim ve Tevfik ile geri döndüm. İkinci ve festivalde son gecemdi Mihriban bacımın evinde çok sohbet ettik komsularla konuştuk ben çok mutluydum gördüğüm ilgi beni mutlu ediyordu hatta bir ara ev halkına beni yüksel olarak karşıladınız bu hürmet onun kıskandım dedim kekse ben mashar olsaydım bu duyguya sevgiye dedim. Sen bizim kardeşimiz dostumuzsun bu kapı sana her zaman açık burada bir evin olduğunu unutma deyip beni mutlu ettiler. Sabah uyandık kahvaltı sonrası bu günün programını yaptık bugün Hatay ın meşhur St. Peter kilisesi ve Simon Stylites manastırıyla başladım Her tarafını gezdim şehre inip Arkeoloji Müzesini gezdim
Resimler çektik yorgun bir vaziyette döneceğim zaman Mehmet arkadaştan telefon geldi hocam seni almaya geliyorum dedi. Mehmet in köy ünün ismini şuan bilemediğim evine gittik çok güzel bahçesi olan bir yerdi güzel bir gece yemeği yedik Yüksel ağabeyimden eski ilişkilerden Hatay lı dostların ağabeyime olan tutkusundan ve şauna kadar Hatay gözlemimden bahsettik çok geç olmuştu Mehmet yarın karpuzları tezgâha bırakacağım yani erken kalkacağım sen uyanınca Tevfik i ara seni alır dedi yok ben senle uyanırım gelirim dedim peki ben seni İrfan Ural ın dükkânına bırakırım dedi uyuduk sabah İrfan Ural ın müzik aletleri sattığı dükkânına gittim bol bol konuştuk saat 14.00 gibi geldi Tevfik kardeşim Hatay ın kendine has yemekleri ni yapan eski püskü bir mekan dı ama lezzetli yemekleri olan bir yere gittik yedik içtik ben Adnan arkadaşıma uğramak istiyorum dedim hemen götürdüler Yengem seferber oldu nasıl ağırlayacaklarını şaşırdılar çok onurlandım Adnan çok güven veren biri ve birbirine çok tutkun bir aile ye sahip O gecemi de Adnan da geçirdim sabahladık desem yeri var evet bugün programımda başka tarihi yerleri gezmek vardı Tarihi Uzun çarşısını ve El mikdat Türbesini dolaştım çok güzeldi yavaş yavaş yorulmaya başlamıştım ama Nebil Rahuma nın mezarını ziyaret etmeden gelmek beni üzer dedim günler yetmeyecek düşüncesindeydim Mehmet arkadaşı çağırdım beraberce Nebilin temsili kabrine ve diger yoldaşların kabirlerine gidip ziyaretimi gerçekleştirdim. Tekrar Mihriban bacıma döndüm bir gece daha kaldım Cuma döneceğim dedim o gece Tevfik kardeşimi çağırdık son sohbetlerimizi yaptık Mihriban bacım Tevfik Hüseyin hocama arabada yer ayırt Cuma gitmek ister bir yarınımız var gezmediğiniz göstermediğiniz yer varsa oraları da yarın gezdirin dedi Evet dedi Tevfik ben en güzelleri en sona sakladım abla yarın hocamı Harbiyeyi gezdireceğim Defna nın güzelliklerini gösterip orada güzel bir yemek yiyeceğiz hocamda anı olarak kalsın dedi Tevfik evden çıkıp Terminale gitti biletimi almış geldi biletimi bana teslim etti Sabah Mihriban bacım ailesi ve komşularla vedalaştım (NOT: Geliş biletimin ücretini ben dönüşümü Mihriban bacım verdi YANİ: Cahit ÇELİK in dediği gibi kimse kimsenin uçak biletini almadı kimsenin de böyle talebi olmadı derler ya kişinin zikri neyse fikride o ) Evet Hatay ın Harbiye si nde defna diye muhteşem bir koruluğu var her yerden sular akıyor üzerine kurulan yerlere yemek yiyecek nefis yerler kurulmuş buranın güzel manzara eşliğinde Tevfik kardeşimle son görüşmelerimi yaptım kendisine bana verdiği hizmet ve zahmetlerden dolayı teşekkür ettim geç saatlerde Adnan Arkadaşımın evine geldim oradan yola çıkacaktım sabah kalktığımda yenge hanım çok becerikli olduğundan eşimin içli köfteyi çok sevdiğini lafımın arasında söylemiştim aklında kalmış onu hazırlamaya başlamış koşuşturuyor du son konuşmalarımızı yaptık Adnan arkadaşıma buraya gelmeme vesile olduğu için bu güzel izlenimleri edinmeme sebep olduğu için teşekkür ettim Tevfik ve yanında gençlerle gelip beni otobüsüme kadar götürmek üzere aldılar çok mutluydum çok saygı gördüm tabi ki yüksel faktörüydü bu ama yinede ben ihya olmuş güzel duygu ve anılarımla otobüse bindim döndüm Sendikacılığım dernekçiliğim milli sporculuğum Tsm sanatçılığıma rağmen ismim bilinmeyen ben Cahit Çelik in kitaplarının Hatay da satılamaması nedeniyle olay haline gelip onun anlatımıyla bütün bu güzelliklere tüy dikmiş çirkinleştirilmiş Spekilasyon lara neden olmuştur. Anlayamadığım Hatay gezim Mihraç a ne kazandırmış Engine ne kaybettirmiş tiki bu tantana ya neden olmuştur. Ama 33 yıldır varlığından haber alınamayan Cahit burada kendini ben yükseli tanıyorum sen tanımasın
Hüseyin benim sözümden çıkmaz ben onu yedirmem Hüseyin hata yaparsa benim hatam kabul ederim gibi sözlerle kendi varlığını öne çıkarmak istemiş ama ne isa ya ne musaya yaranamamıştır en kötüsü kendini seven saygı duyan benim ailemin gözünde zerre kadar kalmamış yok olmuştur.
Yüksel Erişin ölümünden 33 yıl sonra Hatay'a giden Hüseyin Eriş gezi dönüşünde "HATAY GEZİM VE İZLENİMLERİM" başlıklı bir yazı yazmış. Bu yazıda, "Yıllar önce ağabeyim Yüksel ERİŞ ile çok nadir görüşüp konuşmalarımda bana Hatay ın Kültüründen ve insanlarından bahsederdi ve ola ki bir gün gidersen orada çok sevdiğim bir ailemin daha olduğunu bil ve onları mutlaka ziyaret et demesiyle bunu kendime vasiyet kabul ederek Hataya gitmeye karar verdim. Hataya gidişimde hiçbir art niyetim ve bir yerlere görüntü vermek gibi bir niyetim asla yoktu ben bir VASİYETİ yerine getirdim ve vicdani olarak rahatladım
Biliyorum burada sadece ismini duyduğum Mihraç URAL ağabeyime bir bağlantı yapacaklardır ama ben kendisini asla tanımadım bu bir eksiklik keşke tanısaydım çok mutlu olurdum" demiş. Bilmeyenler bilsin: Yüksel Eriş illegal örgüt adına 1976 yazında Hatay'a gitmiş ve Mihrac Ural ile görüşmüş. Görüşürken, gerçek adını söylememiş, "Benim adım Süreyya!.." demiş. İşte bu Süreyya veya Yüksel Eriş, kardeşine "illegal ilişki kurduğum ailemi ziyaret et!" der mi? Diyelim ki dedi, insan bu vasiyeti yerine getirmek için 33 yıl bekler mi? Hüseyin Eriş beklemiş!
Evet, ( "illegal ilişki kurduğum ailemi ziyaret et!" der mi? ) kelimesi hariç gerçekten bu yukarıda söylediklerimin her kelimesine sahip çıkıyorum ve yüksel Ağabeyimle konuşmayı ben yaptım Cahit bunu yalanlayacak fikir yürütecek hakka da duyuma da sahip değil 33 yıl beklemek meselesine gelince şimdi uygun oldu şartlar şimdi gelişti ve Cahit e bu konuda hatta hiçbir konuda hesap vermek gibi bir derdim olmadı.
NOT: Bundan sonraki yazım Yüksel ağabeyimizin yerine koyup saygımızı ailecek kusur etmediğim ağabeyimiz Cahit ÇELİK ile dostluğumuz nereden geliyor husumetimiz (bana göre yok) nedir nerede başladı onu anlatacağım.
Yüksel Eriş, Acilci devrimcilerin hocası. THKP-C(Acilciler) örgütünün hocası, insanlık onuru taşıyan davası uğruna şehit olacak kadar kararlı olan öğretmenidir. O hepimize çok şey öğretti. İşkencelerde Ser verip sır vermememin nedeni Yüksel hocayı örnek alarak, bir yönetici olarak sorumluluğum karşısında dik durmam, doğrularımın ilkelerine bağlı olmamdandır. Bunarı özel olarak yazacağım. Bu güne kadar Yüksel Hoca hakkında aktardığım kısa notlar kadar mutlak doğruları okurla paylaşacağım. Kendini bilmez, belden aşağı küfürlerle aile terbiyesi almamış, tanımadığı insanların ilgisiz aile efradına aklın almayacağı çirkinlikle saldıranların, terbiyesizlikleri ve bu minvalde yazacakları muhatabımız olmayacaktır. Geç olsa da Hüseyin kardeşimin yazdıkları bizim adımıza bir cevaptır. Hayatında görmediği, bilmediği ortak bir tarih paylaşmadığı insan üzerine bunca çirkin karalamalar yapan kişi için daha fazla bir şey söylemeye değmez.
YanıtlaSilHüseyin Eriş Kardeşimin yukarıdaki yazısına gelince; benim bilgim dahilinde olan her aktarımı doğrudur. Kaldı ki ne olmuş, bir misafir gelmiş ve geri dönmüş bu dile dolamak ucuzluk değil mi?. Bu kişi Yüksel Hocanın kardeşi olduğu için heyecan yaratıp ilgi yoğunluğu oluşturması kadar doğal ne olabilir. Bu güne kadar Yüksel hocaya ilişkin yazdığım sevgi ve sohbet aktarımlarının tek harfi bile yanlış olsaydı, Kardeşi Hüseyin Eriş’e böylesi bir ilginin suni olarak oluşturulması mümkün olur mu? Sevgiden yoksun olanların bunu anlamasını beklememek gerek. İtirafçı Engin de evimize geldi, yattı, yemeğimizi yedi. Sonra vefat eden Annam dahil ilgisiz insanları diline dolamasından da anlaşılan o ki, bu tür insanların esamisi dahi anılmaz. Birde iz bırakacak bir bilgisi olmayanın, yazdığı her şeyde zorlama bir elastiki demagjoinin yer aldığı bir insanın iz bırakması düşünülebilir mi? Bu adam Antakya’ya ayak basabilir mi? İşte fark budur.
Hüseyin kardeşim, özgür iradesiyle beni siyasi açıdan nasıl tanımladığına ilişkin görüşlerini aktarmış. Bu ziyaret öncesi mi sonrasına mı ait anlamadım. Ama her ne ise, her insan özgür iradesiyle tutumunu ortaya koyması bu tutumun siyasi değer taşıması halinde saygıya değerdir. Bunun için kısaca ona da bilgi iletmeyi uygun gördüm.
YanıtlaSilGüzel kardeşim Hüseyin sözüm sana ve okura, bu ülke farklılıkların ülkesidir. Ne Hatay'ın ne İstanbul’un, Ankara’nın ya da Diyarbakır'ın. Zerre kadar demokrat olan, zerre kadar devrimci olan barış içinde bir arada yaşamın yolunu farklılıkların özgürlük ve demokrasi taleplerinin ikamesiyle mümkün olacağını iyi bilir. Azınlık mensubu olmak zordur bu ülkede, zaten sol saflarda ırkçılık-milliyetçilik kol geziyor, bir de buna itirafçıların, MİT ajanların intikam ve kin güdülerini ekleyin. Gerisini anlamak zor değil. Demem o ki, bu ülkede üçüncü en büyük etnik topluluk Araplardır. Bu gücü ortak ülkemiz demokrasi mücadelesine katmak için küçük bir çabaya karşı kör gözle saldırmanın anlamı nedir? Kürtlere on yıllardır aynı şeyi yapmadı mı? Ondan sonra ne oldu. Bu gün demokrasi adına geride kalan Kürt özgürlük hareketi değil mi? Tüm Türkiye solu seçimlerde %1 oy alır. Bu ayıp milliyetçilik nedeniyle değil mi? Bunu yaparak bana saldırmak ne işe yarar anlamı olur mu. Acilcileri hocası Yüksel hoca bile Arap davasını bilen ve önceki aktarımlarımda dile getirdiğim gibi bu konuya ele alma eğilimi içinde olan bir yoldaştı. Acilcilik demek her türlü etnik ve inançsal hakları da içeren bir devrimci demokratik sosyalist harekettir. 1. Kongrede de bu tespit edilmiştir. Kongrenin karara bağladığı yeni Programda bu konu enine boyuna işlenmiştir. Bunları Kongre belgelerini yayınladığımda da ortaya koyacağım. Ben 1 kongrenin oy birliğiyle seçtiği bir yönetici olarak II: kongreye kadar kurum ve kararları uygulamakla mükellefim. Bunu yapıyorum. Bunları örgüt imzası altında olan yazılarda aynıyla tutarlıca görmek mümkün. Şahsi yazılarım ise altında kendi imzamı taşıyor. Buyursun tek Allahın kulu, bir tek satır alıntıyla bunun tersini söylesin. Ama İtirafçının alıntısız, mal etme demagojileriyle hareket edecek olanlar zaten iflasın temsilcileridir. Bunu iyice bilmek gerek.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil(mesajımın III. ve son kısmı)
YanıtlaSilBu ülkede tüm emekçilerin demokrasi mücadelesini kimseyi dışta bırakmadan, dinamiklerini demokrasi mücadelesi sürecine katarak (zira istesek de istemesek de var olan bu etnik topluluklar tıpkı Kürtler gibi sürece katılacaktır) güçleri birleştirmek gereklidir. Binlerce makaleme göz atın, bu kanılarım dışında, tek bir kavram bulmak mümkün olamaz. Ama kin bir kez gözü bürüdü mü, yazıları okumadan yargısız infaz çok kolay olur. Kolay olur ama ahlaklı olmaz…
Mihrac Ural Arap kökenli bir anne ve babadandır, bir de üstüne üstelik Alevi kökenli... Bu bir suçsa evet ben öyleyim ve bundan onur duyuyorum. Kimliğimin zenginliğiyle yazıyorum buyurun siyasal eleştiri getirin diye de ekliyorum… Kimin siyasi bir eleştirisi varsa buyursun yazsın. Bunu yapmayanların kolayına kaçarak kendi ahlaklarını sergileyen karalamaları ciddi olabilir mi? Fikir üretemeyenlerin küfür üretmesi ise çok normal.
Hep söyledim, bu ülke birimizin değil, hepimizin bunu herkes algılamalıdır. Dolaysıyla hep beraber bu mücadeleyi kazanama yollarını bulalım. Kim hangi olumlu dinamikleri katacaksa ona yol açalım destek olalım milliyetçi ön yargılarla köstek olmayı zaten bu devlet yeterince yapıyor… İddiayla söylüyorum Kürt sorunu kadar Arap sorununu programına almayan bir devrimci hareket devrimci olamaz. Yakın zamanda bu satırları tersini iddia edenlere hatırlatacağım.
Buradan Hüseyin kardeşime de sevgimi ileterek bu noktayı dikkate almasını rica edeceğim. Ya da yazdığı yazıya kısa bir açıklama yapmasını dilerim; Yoldaşlarımı ailemi gördü orada Arapçılığa, Hatay'cılığa hiç rastladı mı? Samimi ve özgürce buna cevap vermeli, kimsenin kafasında soru işareti bırakmamalıdır. Bunu yapacağından da eminim.
Sonuç olarak. Yüksel hocam benim onur kaynağımdır. Geride ona saygı adına kalanlar benim saygımın bir uzantısıdır. Bu da çok normaldir. İllegal koşullarda kimsenin kimseyi bilmediği bir alanda iki kez gelip gitmiş bir insana saygıyı sürdürmek onun biz öğrencilerinin omzundaydı ve öyle oldu. başarmışız. bu bir kenara not edilmelidir.
Yüksel Eriş hoca, Hüseyin kardeşimi şunu demiş "illegal ilişki kurduğum ailemi ziyaret et!" ilk kez duydum. Bu doğrudur. Bunu söylemesi kadar doğal hiç bir şey yoktur. Yüksel hoca aileden biriydi ve öyle saygı gördü.
Mihracan ablam hamileydi. Erkek gelirse Yüksel, kız gelirse Ömür adını vereceğiz (Şehit yoldaşımız, ailemizin bir parçası olan Ömür Karamollaoğlu adına) diye ailece karar aldık. Kız geldi. Ömür adını aldı. Yeğenim Ömür, Şehit yoldaş Ömür’ün anısını taşıyarak büyüdü. Bu gün dünyanın sayılı bilim adamları arasında çalışmalarını sürdürüyor, Amerika’da Duke üniversitesinden genetik mühendisliği doktorasına haizdir. Dr. Ömür, bizlerin bu örgütte olan emeklerimiz ve değerlerine bağlılığımızın açık bir ifadesidir.
Bu noktadan bakınca, itirafçının, MİT ajanın ya da benzerlerinin böylesi kararlı bir tutarlılık gösterdiklerine, sevgi sürekliliğini ifade eden bir tutumları var mı? Yoktur. İddiayla söylüyorum, bu kirli insanlar, şehit bir tek yoldaşın fotosunu bile evlerinde barındırmazlar, varsa tarihiyle yayınlasınlar. Olsaydı zaten hiç durmazlardı. Donlar bu kavgaya sırtlarındaki kamburu teşhir ettiğim için girdiler MİT uzantısı oldukları içinde devam ediyorlar.
Siyasi duruşla ilgili olarak söyleyeceğim şey, son 5 yılda yazdıklarımı başkasının bir ömür boyu yazdıklarıyla yan yana getirmek yeterlidir. hepinize selamlarımla.
Mihrac Ural
30 Aralık 2011
Hüseyin eriş ağabeyimizin internet bloğunda yayınladığı Yazıların içeriği açısından önemli tarihsel belirlemeler ve anekdotlarla dolu olduğunu görüyoruz. Hüseyin eriş eğer bunları bir metedolojide kaleme almaya devam ederse yazdığı tarihin bir kitap olabileceği ve yakın tarihimize değin arşiv oluşturabileceğine inanıyorum.
YanıtlaSilHüseyin eriş Hem devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehit düşmüş yüksel eriş hocanın kardeşi Hemde yakın tarihin önemli bir tanığı ve muhatabıdır. 12 eylülde içeri alınmış işkenceden geçmiş o günleri iyi bilen biridir. O günleri iyi bilen insanların geçmiş politik fraksiyonel aidiyetleri ne olursa olsun o tanıklıklar belge niteliğindedir. Doğrusunu isterseniz önümüzdeki günlerde yüksel eriş ile yazacağı paylaşacağı şeyleri heyacanla bekliyorum.
Kendisi ile tanışmak ve arkadaş olmaktan onur duyduğum Hüseyin eriş abimize çalışmalarında başarılar diliyorum. Bu tarih hokkabazlar,yalancılar ve kendi çirkinliklerini namuslu devrimci insanların üzerinden aklamaya çalışanların konuşabilecekleri bir tarih olamaz o tarihin asli unsurları namuslu yiğit onurlu devrimcilerin işidir. Hüseyin erişte o insanlardan biridir. Hüseyinden sendika deneyimleri özellikle 12 mart sonrası tanıklıklarını anlatmasını bizlerle paylaşmasını bekliyorum.
Sevgili Hüseyin eriş ağbimize çalışmalarında kolaylıklar , başarılar diliyorum.
Hasan balcı