BİZ ERİŞ AİLESİYİZ
Babamız İdriz Mehmet annemiz Kıymet Babam çok küçük yaşında mübadele döneminde Yunanistan ın Selanik şehrinin maydağ ı köyünden muhacir olarak getirilip
Tekirdağ ili Şarköy ilçesi Mürefte nahiyesi Hoşköy e yerleştirilmişiz atalarım çok az bir mal verilerek kaderlerine bırakılmışlar dır. Yunanistan dan getirdikleri becerileri olan tütüncülük üzümcülük ve Tuğla kiremit işleri ile uğraşmak suretiyle hayatlarını idame ettirmeye ve bizleri okutmaya çalışmışlardır. Babamlar çok kalabalık kardeşler olması nedeni ile de evlenen kardeşe yok denecek kadar mal düşmesinden dolayı babam sürekli başkalarının üzüm bağlarında çalışmış yeteri kadar köyde iş bulunamamasından dolayı Bozca ada ve İznik gibi değişik üzümcülük yapan yerlere gidip evimizin ekmeğini kazanmaya çalışırdı Babamın kardeşlerinden biri
(Ali Eriş) Kepir tepe Öğretmen okulu mezunu ve tüm sülalemizin İdolü olmuştur Çok fakir olmamıza rağmen babam çocuklarının okumasını isteyen aydın görüşlü dünyanın en namuslu dürüst insanıdır. Ablalarım biri küçük evlendiğinden onun bir küçüğü okumak istemesine rağmen ev de çocukların büyümesi konusunda anneme yardıma ihtiyaç olduğundan o hakkı kaybolmuştur. O dönemde ağabeyim Yüksel ilk okulu bitirmiş orta okula gitmesi gerekmektedir ama Orta okul nahiyemiz Mürefte de dir. O dönemlerde köyler arası araç sadece atlar ile sağlanırdı bizim at alacak kadar paramızda yoktu bir merkep imiz vardı Nahiye ile Köyümüzün arası 9 km dir bu iki köyü bir birinden ayıran bir yerde bir derin akarsu olan dere vardı. Bu dere kışın öyle coşardı ki hayvanla karşıdan karşıya geçmek mümkün değildi.
İşte böyle bir dönemde Babam her şeye rağmen Yüksel Ağabeyimi okutma kararı aldı .Ağabeyim Mürefte de Orta okula yazdırıldı ama benim fedakar babam o anlatığım derenin kayaları ağaçları kökünden sökerek akan sularının içerisine beline kadar girmek suretiyle ağabeyim Yükseli sabah akşam sırtına alarak karşıdan karşıya geçirmek suretiyle okutmaya çalışmış ve okulunu bitirmesini sağlamıştır .
NOT: Yüksel Ağabeyimi ve kendimi ayrı bir yazımda anlatacağım.
Köyün ileri gelenlerinden öğrendiğim Annemin babası (İsmini aldığım ) Hüseyin dedem Alevi kökenli imiş. Babam askerlik dönüşü cami ortamına girmiş o denli kendini kaptırmış ki bağa bahçeye giderken babamın mırıldandığını duyar şarkı söylüyor sanıyordum meğer babam kuran ı kerimi o kadar ezberlemiş ki istediğin ayeti istediğin sayfayı sor sana hemen okusun o denli Müslüman dır. Ha bu arada söylemeden duramayacağım sesi son derece güzel olduğundan köyün resmi imamı olmadığı zamanlarda halen köyün imamı vazifesini ifa ediyor.
Daha ilerdi de yazacağım ağabeyim Yüksel ve ben kendimizin ataist olduğumuzu çeşitli vesilelerle babamıza belirtmemize rağmen bir kez olsun babamız bize baskı yapmamış telkinde bulunmamıştır Müslümanlığın bütün bilgileriyle donatır anlatır ama asla baskı yapmaz dı . Müslümanlık baskı aracı değil gönül meselesidir inanmak şarttır inanmayan inanırmış gibi yapması en büyük günahtır derdi.
Babamın askere gidene kadar her genç gibi azda olsa alkol aldığı duyumunu aldığım babam
askerlik dönüşü sonrası asla alkol almamış defalarca bizlere zararlarını anlatır ama asla engel olmazdı. hatta dışarılarda rezil olacağınıza gelin anneniz sofranızı kursun evde yapın eğlencenizi derdi Sigarayı asla saygısızlık olarak kabul etmez saklanmasının yanlışlığından ama ille de zararlarından uzun uzun bahsederdi. Ağabeyim orta okulu bitirdiğinde ben ilk okulu bitirmiş ortaya gitmeye hazırlanıyor çok ta ısrar ediyordum
Bir gece tüm ailem toplanıp karar aşamasına geldik Babam Çocuklar ben yüksel e orta okulu bitirttim ama her sabah O derenin soğuk sularına girerek yükseli karşıdan karsıya geçirmek suretiyle okuttum.Bakın vücüdumun her tarafı ağrıyor artık kaldıramıyorum tabi ki Hüseyin in de hakkı okumak Ama ille de okumam gerekiyor derse onun içinde gayret ederim ama bu iki türlü zor 1.birincisi ikinizi okutacak kadar maddi gücüm yok 2.Hüseyin okula başlarsa yüksel Öğretmen okuluna gidemez eğitimi yarim kalır bunu yüksele yapmayalı.
Hüseyin i de kendi becerisine göre bir iş e verelim derim diye tarafını belli etmişti ne dersiniz diye de sormuştu.
Ağabeyim ben okulu bitirirsem Hüseyin in tüm yükünü ben üstlenirim kardeşim engelli bunca yolu çekip bu soğukları kaldırıp devam edemez demişti ve ailem bu yönde kara alıp meseleyi sonuçlandırmıştı
Bu karar benimde mantığıma uyduğundan kabul etmiştim ama orada beni en çok memnun eden konumsa ağabeyimin beni himayesine almış olması idi çünkü herkes Allaha tapar ben ağabeyim e tapacak kadar inanır ve severdim.
Ağabeyim Edirne erkek ilk Öğretmen okulunu kazandı. Hatırlıyorum da ailemizde hatta sülalemizde Bayram havası esmişti öyle ya köyün o kadar zengin çocukları hiç kazanamazken bizim oğlumuz köye bir dahaki gelişinde Öğretmen olarak gelecekti. O zamanları bilenler bilir muallim yani öğretmen olmak baya makbul ve saygın bir meslekti.
Derken Bir bayramdı yan komşumuzun Marmara Ereğlisi n den bir akrabası vardı İstanbul da Buzdolabı işinde çalışan bir oğlu varmış o gence ablamı istemeye gelmişlerdi o zamana kadar bizim bursa hariç hiçbir İl de akrabamız yoktu ve köy dışına hiç çıkmamıştım. Bir sonraki görüşmede Ablam Gülşen i Veysel isimli o gence verdiler Ben ablamın gelin arabasıyla İstanbul a ilk adımımı attım ama bu adım tüm ailemin bir gün İstanbullu olacağını hiç düşünememiştim.Evet Veysel eniştemiz sade bizim ailemize değil köyün birçok gencinin bu vesileyle İstanbullu olacağı kimin aklına gelirdi ki neyse Bende İstanbul a gidip ailemin verdiği karar gereği bir işe başladım (Kendimi sonra anlatacağımdan buraları bu kadarla geçiyorum)
Zaman öyle akıyordu ki yukarıda konuştuğumuz okul dönemlerinde doğan kardeşim Faruk Orta okul Çağına diğer kardeşim Mesut ilk okulda okuyorlardı kardeşlerimin köyde kalmasının orada okumalarının doğru olmadığını söyleyen ve Babamlarında İstanbul a taşınmalarının gereğini söyleyen ağabeyimin lafını dinleyen babam Eniştemin de yardımıyla İstanbula Taşındı Oda bir fırında işe başlayıp Emekli olana kadar çalıştı Kardeşlerim okudu biri muhasebeci diğeri reklam işiyle iştigal ediyorlar .
Bu arada Yüksel ağabeyimin gençlik hareketleri içerisinde olması ve 1977 deki elim Ölümü benim sendika yıllarım ve 1980 darbesinde içeriye girmem kardeşlerimin askerliği derken yıllarca sırtında yükü olduğumuz babamın belini hayatın yorgunluğu iyice büktü ve emekli olur olmazda Annem ve Babam tekrar köye döndü acılar ve hayat onları öylesine yordu ki sanki hayattan kaçarcasına eski toprağına Köyümüze yerleşti Şuan 91 yaşında olan Babam 88 yaşında olan annem her şeye rağmen bizlerden hiç hayıflanmadı bizlerde onların bize gösterdiği saygı sevgi anlayış ve güzelliklere sadık kaldık mahallemizde her zaman imrenerek söz edilen gençler olduk bununla gurur duyuyorum. Belki biraz romansı belki biraz geniş anlatımlı oldu ama
Ağabeyim ve beni bir şekilde konuşanların ailemi ve bizleri tanıyıp ta konuşmaları için bunları yazdım onlara itaf olunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder