YÜKSEL
ERİŞ
ANILARIM
CANLANDI
Yıllar geçti o kadar çok oldu ki(sanıyorum 1971
yılıydı ) hatırlamakta bazen zorlanıyorum Karşımızdaki güçler demek ki bizden daha
dikkatli daha kinci ve de işi hala sağlama bağlamak istiyor.
Dedim
ya yıllar önceydi Ağabeyim Yüksel ERİŞ Ankara gazi eğitimi üniversitesinde
Müzik eğitimi alıyordu ikinci senesiydi
ayni
bölüm ve sınıf arkadaşları olan ama hepside zımba gibi devrimcilerdi Yüksel ,
Hüseyin,Hidayet abi ve Hatice, Dilber ve de Ayşe, Bacılar toplaşıp köyümüze
(Hoşköy) e geldiler
Geldikleri gün daha köyde bir hareketlenme baş
gösterdi Baba evimiz Deniz kenarında idi orada annemler ile ailecek kalıyorduk
bir evimizde Çınar mahallesinde idi Gelen misafirleriyle Çınar mahallesinde
kalacaklarını söylemişti ağabeyim. Önce annem itiraz edecek oldu hiç olurmu
kızlı erkekli bir evde yalnız kalınır mı diye ama ağabeyim anne ben ablamlar la
bu evde yalnız kalamam mı ki bu arkadaşlarımla kalamayayım sakın bir daha bu tür hoş olmayan bizi tarif
etmeyen konuşmayı duymayayım.
Bu kızlar
yani bizler kardeşiz hem de kan bağı ile bağlıyız birbirimize ölüme kadar
birlikte olan kardeşlerim bunlar dedi .
Hep derim ya Yükselin lafı bizim için altından çok
daha çok kıymetli idi biliyoruz ki Yüksel asla yanlış yapmaz ve söylediği her
şey doğrudur bu anlamda annem hemen kaş göz işareti ile ablama işaret etti ve
akşama kadar ev temizlenip hazırlandı.
Annem
ikna olmuştu ama Beni de aklı sıra onların yanlarına ahlak bekçisi koymak şartıylaydı . Komşular laf gezdirmeye başlamış
mahallemize komünistler gelmiş hem de erkek kadın bir arada kalacaklarmış diye.
Yüksel
ağabeyim çok güzel keman ve gitar çalar Hüseyin abi Keman ve saz çalardı
kızlarda def ve labutlara benzeyen şıngır şıngır sesler çıkaran aletler
getirmişlerdi.
Önce annem babam geldi tabi ablamlar da, hoş sohbetler
edildi gelen misafirlerimizin memleketleri ,anne babaları soruldu yani ailem
gelen misafirlerimizi her ne kadar ağabeyim anlattıysa da yinede bir sınayıp
tanımak istediler.
Gelenlerin
çoğu doğulu idi denizsiz memleketten gelmişler arkadaşlarının köyünü Trakyayı tanımak istemişlerdi. Annem babam bu dostlukların güzelliğine misafirlerimizin samimiyetine ikna olmuş artık
şakalaşmalara gülüşmelere dönmüştü sohbetimiz.
Meraklı
komşuların o
gece acaba neler olacak merakıyla kulakları ev deydi ,
Köyün gece bekçileri de mahallede sabahlamışlardı
Devrimcileri fazlası ile tanımadıkları için bu devrimcilerin ahlakını
bilmediklerinden herkesi kendileri gibi bildiklerinden Bizlerin içkiler içip
sabaha kadar naralar atacağımızı şişeleri öteye beriye savuracağımızı
sanmalarından kulakları hep bizim evdeydi .
Evimizin üst katı salon ve iki odalı idi. Sağdaki oda
kızlara ayrılmış soldaki de biz erkeklere hazırlandı
Hepimiz salonda toplaşmıştık annemler kalkmak üzere
idiler ki Hüseyin ağabeyim kemanı ile güzel bir Rumeli türküsü çalmış babamın
gönlünü fethetmişti. Babam bizim çocuklarımız helal sütle beslendi asla yanlış
yapmazlar aksini düşünen köyde beni karşısında bulur hadi gençler size iyi
uykular ha unutmayın yarın bağa gideceğiz üzüm toplamaya dedi ve annemler çıktı
gittiler.
Arkadaşlar
Yüksel ağabeyime dönerek çok iyi bir ailen var keşke hep burada olsak dediler
biraz şakalaşmalardan sonra yatma kararı çıktı mutlu bir şekilde yattık .
Sabah
denizin iyot Tekirdağlarının kekik, iğde ve ıhlamur kokuları altında yeni
günümüze başladık. Köyde kır işi sabah 06.00 da başlar nedeni saat 10 gibi
güneş tepeye çıkar ve insan çalışamaz hale gelir o nedenle dir ki saat 10.00 da
kır işi bitirilir. Bizlerde öyle yapmıştık kimimiz üzüm bağından yaprak
topladık, kimimiz üzümleri kesip babamın önüne getirdik ” bilen var mı
bilmiyorum ama” toplanan üzümler özenle sandıklara dizilir bir sıra üzüm bir
sıra üzüm yaprağı olur 4. Katta sandığın ağzı parlak kağıtlarla kapanır çapraz
vaziyette kınnap ipi dediğimiz bir tür iple sıkıca bağlanır sandıkların üzerine
meyve halindeki kabzımalın adı numarası renkli kalemle yazılırdı bu iş babamın
işiydi ve babam bu işin ustasıydı .
Misafirlerimizin
köydeki ilk günüydü yorulmuşlardı ama çok mutluydular eskiler bilirler devrimci
öğrenciler köylülerden gelen yardım talebine koşar onlarla beraber imece usulü
çalışır hasadı kaldırır okullarına dönerlerdi ayrıca bu devrimcilerin köylüyle
sıkı diyoloğu idi ki bu hareketler sosyalist gençliğe köylünün sempati ile
yaklaşmasına güven duymasına neden oluyordu.
Bizim
misafir arkadaşlarda bu çalışmayı bu anlamda manidar buluyorlardı.
Annem babam kırdaki malzemeyi toparlayana kadar
arkadaşlarla birlikte bağdan 150 metre ilerideki sahile ulaşmış kendimizi
denizin ılık sularına salmıştık .
hava
çok sıcak olduğundan denizin kenarda hiç oturamadık birkaç kere denize girip
çıktıktan sonra hemen eve geçtik herkes duş alıp işler bitene kadar saat 13.00
olmuştu .
Çok güzel deniz sahilimiz ve de çınarların boydan boya
inci gibi dizilen sahilde o ağaçların altında çay bahçelerimiz var püfür püfür
esen yelin altında yemek yemek ve çay içmek üzere Kahvaltılıklarımızı “zeytin,,
Peynir, domates , salatalık ,kekikli hakiki köy zeytin yağı ve özellikle
ağabeyimin olmazsa olmazı taze sarımsaklar” alınıp bir çay bahçesine çöktük.
Yemeğin pirzola veya havyar olması değil bu kahvaltılıkların tadının asla
bulunamayacağı bir lezzetle yemeğimizi bitirdik.
Hapishanelerde yaptığımız gibi köyde de günlük iş ve
çalışma programı yapmıştık.
Saat
15 ten 17.00 ye okuma saati, 17.30 dan 20.00 ye kadar yemek yapmak ,yemek ve
bulaşık saatimizdi 20.00 den sonrası hem kendimizi eğlendirmek hem köylünün
bize olan korku dolu ürkek bakışlarını sempatiye çevirmek güvenlerini sağlama
saatimizde .
Her
şeye harfiyen uyuyorduk .
Yemek sonrası Hidayet abim sazını eline aldı
mahalleden duyulabilecek şekilde “Aman ormancı canım ormancı” Şarkısını çalmaya
başladı. Bu şarkı bizim yöremizde çok sevilen bir şarkıydı.
Mahallenin en meraklı ve bir söyle bütün köyde işit
komşusu kapıyı çaldı . Camdan gördüm ve arkadaşlara işte size sınav dedim ya
iyi bir intiba bırakıp çok sevileceğiz yada yarın taşlanacağız iş size düşer
dedim .
Hidayet istifini bozmadan şarkıya devam etti komşu
içeriye girdi gençler hoş gelmişsiniz nasılsınız kimlersiniz nereden geldiniz
diyecem de bu şarkıyı kesmek istemem bitsin sonra konuşalım dedi. Şarkı bitti
gençler teyzemizin elini tek tek öptü hürmet gösterdi Dilber abla gelen komşu
teyzenin yaşını sordu teyze 73 dedi dilber abla aaa inanmam ne kadar düzgün
cildin var maşallah hiç göstermiyorsun bastığın yarden su çıkar deyince bizim
teze gevşedi bir hoşuna gitti ki görme, derken herkes ailesinden memleketinden
söz etti komşu çok memnundu gençlerden arkadaş havası almıştı bir defa.
Sen
ne güzel saz çalıyorsun dedi hidayet abiye bana “Kırmızı gülün ali var “
şarkısını çalabilirmisin dedi .
Ağabeyim
Yüksel çıktı öne ben çalayım teyzem olur mu bu bizim yöre şarkımız Rumeli
şarkısı dedi ve kemanı aldı eline bir çaldı ki sanki keman dile geldi ağladı
kemen,
kemanla
beraber bizim teyzede ağladı .
Teyze
üzerinde müthiş bir etki bırakmıştık mutlu bir şekilde yolcu etmiştik bizler
ondan
sonra sazlar lar eşliğinde marşlara geçtik .
Ertesi gece geçen gecenin semeresini gördük.
Daha yemekten kalkmamıştık mahalle insanları yavaş
yavaş kapıyı çalmaya başladılar
daha ikinci geceydi ve bizim ev 20 kişi oldu ama gelen
insanlar ellerinde birşeylerle geliyorlardı kimi meyve, kimi yemek, kimide çay
demleyip getiriyordu güzel sohbetler ediyorduk kızların erkeklerle arkadaş olup
birlikte yaşaya bileceğinden, gençleri okumaya teşvik etmeye , okula gidenlerin
gelecekte ne olması gerektiğinden, hasadın satıla bilmesine hatta kooperatifleşmeye
kadar her konu konuşulur olmuştu ama her gecenin mutlak olmasa olmazı birlikte
şarkılar söylemek ti.
Sabah yine bağ bozumuna gittik ve yine iş dönüşü
denize girdik bugün hava biraz esiyor güneş kendini fazla hissettiremiyordu.
Ama biz deniz kenarında büyüyen ler iyi biliriz ki
esintili güneş çok sıcak havadan daha fazla cildi yakar ama havanın
serinliğinden kişi bunu fark edemezdi işte bugün deniz kenarında güneşlenmek
amacı ile uzanan bayan arkadaşlarımız haşlanmıştı özellikle beyaz tenli olan
ayşe nin kol ve bacakları su toplamıştı gece uyuyamayacaklar dedi gelen bir
komşu kızı ve evden yoğurt getirdi bunu sürersin yatmadan dedi. Bayan
arkadaşların su toplayan yerlerine ve güneşten haşlanan her yerine yoğurt
sürüldü ve ondan sonraki günler için deniz o arkadaşlarımıza zehir oldu daha da
giremediler.
Mahallenin dışına taşmıştı sevgimiz köyün her yerinden
okulları ile veya yapamadıkları derslerle ilgili konularda ve okul seçmeler
için bilgi almaya gelen gençler ve aileleriyle doluyor gecelerimiz bizlere
güven o kadar gelişmişti ki sanıyorum ağabeyim ve arkadaşlarının dönüşüne iki
gün kala Şarköy “Kazamız” da jandarmanın köyümüze” Hoşköy” e gece baskın
yapacağı haberini aldık.
Neden diye sorduk köyün ileri gelenlerinden Demokrat
partili birinin bizim kominizim probagandası yaptığımızı, köylünün kafasını
karıştırdığımıza dair jandarmaya şikayet etmiş neden buymuş.
Biz korktuğumuzdan değil ama biraz hareket olsun
bilgimiz Dışında da akıllı ve güçlü olduğumuzu göstermek adına saklanmamız
gerekiyor dedik
köyün gençleri bir bağ evi ayarladık içerisine
oturabilecek hasır ve sedirler koyduk gaz lambası da var jandarma gidene kadar
kalın orada gittiklerinde biz gelir haber veririz dediler.
Bir bilenin nezaretinde bağ evine gittik . Bu küçük
olay bile bize halkıyla bütünleşmiş halkının desteğini arkasına almış bir kır
gerilla havası vermişti .
Evet jandarma gelmiş bizleri aramış babama sormuşlar.
Babam gençler gece bıldırcın avına gittiler deyip geçiştirirken komşular olaya
müdahale etmişler neden arıyorsunuz çocukları birşeymi yaptılar diye sormuşlar,
jandarmada sizlerin kafalarınızı bulandırıyorlar sizleri rahatsız edip
sabahlara kadar içip bağırıyorlarmış şikayet var demiş .
Komşu onu söyleyenler halt etmiş her gece biz geldik
yanlarına cingibi çocuklar hepimizin sorunlarıyla ilgilendiler çocuklarımızın
derslerini yapıp bağda bahçede bize bile yardım ettiler bu gençler çok iyi asla
rahatsız olmadık bilakis bizler çok memnunuz kendilerinden deyince şikayetin
asılsız olması kanaatiyle jandarmalar geri dönmüş.
Köyün
gençleri bağ evine gelip jandarmanın geri gittiğini şikayetin bir DP li
tarafından yapıldığını ve komşular bunun yanlışlığına jandarmayı ikna ettiğini
söylediler
Ama
bizler bağ evinde çok güzel bir durumdaydık ,hem günün galibiyet gururu hem de
köy gençliğinden birçok gencin bizim tarafımıza geçtiğini duyup Köye gelmenin
ne kadar büyük bir kazanç olduğunun sabaha kadar kritiği ni yaptık.
Bu küçük provanın yarın devrimci mücadelede kullanıla
bilecek bir yöntem olduğunun gururunu yaşadık.
Köye
sabah döndük ve mahalleli bizi karşılayıp kucakladı bizler arkanızdayız sizler
iyi gençlersiniz sizi hep bekleyeceğiz dediler.
Veda vakti gelmişti . Arkadaşlar valizlerini
hazırladılar o gidişi şuan hatırlıyorum da sanki tüm köylünün çocukları okumaya
gidiyormuş ta ahali onları yolcu etmeye gelmiş gibiydi müthiş bir kucaklaşma ve
veday dı o
bende
İstanbul dan izne gelmiştim benimde iznim dolmuştu Yüksel ağabeylerimden sonra
bende geri dönüş yapmıştım. İki gün sonra köyden haberler aldık köyün bir kısım
gençleri tüm elektirik direklerine ve köprülere Tek yol Devrim, Mahir Hüseyin
Ulaş Yazılarıyla donatmışlar yine jandarma köye gelmiş ama yine kimseyi
alamamıştı .
Yazımın başında da yazdım ya hatıralarım canlandı diye
köye girerken daha o zaman yazılan bu sloganlar silikte olsa elektrik
direklerinde okunuyor ve hala her gelişimde gece bekçileri bizleri kolluyor
özel güvenliğimiz gibi peşimizde dolanıyorlar.
Babam vefat edeli 40 gün oldu o zaman dan buyana yeni
geldim köyüme babamın cenazesine” sol yanım” dan sadece Hasan Balcıoğlu dostum
vardı yanımda bir o gelmişti THKP-C Önderlerinden vede halk düşmanlarının korkulu rüyası Acilciler hareketinin liderinin Yüksel ERİŞ in babasının cenazesine Babamın
naaşı evin önüne helalleşmeye getirildiğinde Köyün camisi imamı öyle bir
konuşma yaptı ki bu vaaz ne babamın yaşamına ne kuranın kurallarına nede
helallik alınmasına uygun bir konuşma değildi . İmam ister Müslüman, ister
hıristiyan, ister ataist olun ama cenaze ile ilgili namaz mevlüt helalleşme
vaaz vs neyse her kurala uymakla mükellefsiniz diye başlayan aklı sıra bizlere
göz dağı veren uzunca bir konuşma yaptı beni ve hasan arkadaşı imama zıplamamak
için zor zaptetiler babamın cenazesi olmasaydı gelenlerin babama hürmeten orada
olduğu düşüncem olmasa idi imamı kendi anlayışımızın ışığında dövmek boynumuzun
borcuydu da ayıp olurdu benim ve ailem adına .
Vaaz bitti arkadaşım Hasan Balcıoğlu imama yaklaşarak böyle bir konuşmanın
yerimiydi burası , insanları tahrik ediyorsun Ölen kişi bu kasabanın en namuslu
insanlarından, üstelik camii camaatinden biriydi ve bir sürü güzel yanı olan
güzel bir insandı bunu anlatsana.
Dua et ki
arkadaşımın babasının cenazesi elimiz kolumuz bağlı bir daha bu tip konuşma ve
düşüncelerini Cuma hutbesinde yap, kimsenin başına iş açma çok biliyorsan gel
bu konuyu senle istediğin dilde konuşalım dedi. İmam tebessüm edip kenara çekildi
sonuçta babamı defin etmeye gelmiştik Ama tavır koymamız son derece güzel oldu.
Çünkü bu konuşmaya cemaatte tepkiliydi.
İmamın bu konuşması asla kendi bilinci doğrultusunda
değildi birileri bizim geçmişimizle ilgili bilgi vermiş köy halkının gözünde
aklı sıra bizleri rencide etmeyi düşünmüşlerdi. Tabi imam tartışmaya yanaşmadı
ve defin işlemi bittikten sonra sırra kadem bastı .
Yani dostlarım bizim Arkadaşlarımızın Ankara dan gelip
köyde bir haftada köy halkında bıraktı olumlu etki tabiî ki karşı güçlerde
bıraktığı korku ve kin hala tazeliğini köye gittiğimizde bizle beraber olmaya
devam ediyor .
Yüksel ERİŞ i ve halkın yanında halkı için mücadele
veren yoldaşlarımızı unutmadık UNUTTURMAYACAĞIZ